Arama Sonuçları..
Toplam 11 kayıt bulundu.SAĞLIK TESİSİ TASARIMLARINDA KONTAMİNASYONUN ÖNEMİ
Sağlık tesisleri , farklı amaçlarda ve işlevlerine uygun olarak tasarlanmalıdırlar. Bu tesisler, Hastaneler, İlaç Fabrikaları , Aşı ve Serum Fabrikaları, Klinikler, Laboratuvarlar, Eczaneler vs dir. Bu tesislerin herbirinde Bulaşma farklı biçimlerde gerçekleşmesine rağmen , temel sebebi insandır. Çünkü insan asıl bulaştırıcıdır. Bulaşma , insandan insana, çevreden insana , insandan çevreye veyahut da insandan ürüne , üründen insana , üründen ürüne şekli ile gerçekleşmektedir. Maddeler kendi başlarına hareket edemeyecekleri için , daha evvel de belirtildiği gibi insan kontrol altına alınmalıdır. İnsanın kontrol altına alınması ise yapması gereken fiillerin öncesinde kendisine sıkı sıkıya ve prosedürsel olarak öğretilmesi ( Didaktik eğitimler ) ve SOP ( Standart Operasyon Prosedürü ) ile de desteklenmesi gerekir. Tasarım ile birlikte İnsan Davranışlarının düzenlenmesi, problemin çözümünde yardımcı olacaktır. Kötü bir planlama ve tasarım; bazen insanın davranışları ile çözmesi istenen sorunları içinden çıkılmaz hale getirir. Bunun tersi ise , yani çok yüksek seviyede teknoloji ile geliştirilmiş tesislerde de Bulaşma problemlerinin çözülmesi hem çok pahalıdır hem de işletilmesi esnasında yüksek bilgi ve donanımlı personel gereksinimini ortaya çıkarır. ( Robot kullanımı ve benzer teknolojiler )Optimal yatırımlar ile tesis kurulumunda, dikkatlice tasarlanmış projeler ve titizlik ile yürütülen faaliyetler dizilimi birarada olmalıdır.Sağlık tesisleri, isimlerinden de anlaşıldığı üzere , sağlık hizmeti tesis etmek üzere kurulurlar . Gereken önem ve hassasiyet gösterilmemesi halinde tam tersi , yani sağlığı tehdit eden tesisler haline dönüşebilir. Yapılan işlerde buluşmanın zaman zaman kaçınılmaz olduğu alanlar da tarif edilecektir. Bu bölgeler temizlenip gerekiyor ise dezenfekte edilip , tekrar kullanıma hazır hale getirilmelidir.Klinikte bir bulaşma , İlaç üretiminde , mikrobiyolojik kirlilik veya çapraz bulaşma gerçekleşmesi hali , çok daha büyük grupların risk altına girmesine sebep olacaktır. Aynı zamanda bu tesislerde çalışan vasıflı ve eğitilmiş uzman kadroların devre dışı kalması da söz konusudur.Bunun için tesis tasarımında , öncelikle bulaşmanın olacağı bölgeler fonksiyonel iş akışlarına göre titiz bir biçimde belirlenmeli ve tedbirler bulaşmanın gücüne göre alınmalıdır. Gereğinden fazla yani abartılmış tedbirler de çok arzu edilmez. Çünkü uygulayıcılar zaman zaman sorguladıkları anlamsız buldukları eylemleri terk etme eğilimindedirler . Personel eğitimleri ile, tesis işletmelerinde tedbirlerin hangi mekanizmalara hizmet ettiği açık ve net bir şekilde belirtilmelidir. Sağlık Tesisleri büyüdükçe , Bulaşma kaynaklı riskler de o nispet de artar . Bu durumda ortaya çıkan problemin de çözümü oldukça güçleşir. Dolayısı ile tesislerin planlamasında optimal büyüklüğün belirlenmesi ustalık isteyen bir çalışma olacaktır. Yani bir taraftan ihtiyaçlar diğer taraftan risk ile bezendirilmiş teknolojik uygulamalar karışımı ile optimal tesis büyüklüğüne ulaşılmalıdır. Buna göre istediğimiz işleri yapabilecek yetenekte büyük bir kütleyi tek başına planlanan bölgeye monoblok yapı yerleştirmek yerine , kampüs mantığında uzmanlık alt grupları şeklinde yayılmış yapılar olarak ayırmak daha sağlıklı olacaktır. Hiç şüphe yok ki bu ayrıştırma enerji dağıtım ve tesisat harcamalarını ve buna bağlı daha fazla arazi kullanma maliyetini gündeme getirecektir. Ancak tüm tesisi tehdit eden bir vakanın ortaya çıkması halinde ise kat ve kat daha büyük bir ekonomik ve sosyal çöküntü riski ile karşılaşma olasılığı da vardır.Uzmanlıklarına göre ayrılmış klinik ve hastaneler ile moleküler özelliklerine göre ayrılmış ilaç üretim tesislerinin , çapraz bulaşmaya göre alacakları önlemler ve izolasyonlar daha kontrol edilir olacaktır.Tasarımlarda iş akışları esas alınır. Sağlık tesisleri diğer fonksiyonel yapılarda da olduğu gibi işin gerçekleşme kademelerine uygun olarak tasarlanır. Bir ilaç üretim tesisinde fonksiyonlar genellikle , Ham Madde Deposu , Tartım , Üretim , Paketleme , Bitmiş ürün depolama şeklinde gerçekleşir. Ancak uygulamada bir doğrultuda düzenli bir biçimde bu ilişkileri yapılandırmak çok kolay olmayabilir. Çünkü bu fonksiyonel ilişkilerin doğrusal olmayan çapraz ilişkiler ile de bağlanması kaçınılmaz olabilmektedir. Örnek olarak , ara ürün depolamalar, yıkama odaları , temizlik odaları, teknik tesisat odaları vs . Bulaşmaya mani olabilmek için yapılan farklı işlerin farklı rotalarda sürdürülmesi akıllıca bir yöntem olabilir. Örnek olarak ise tedarik ve üretim için gereken maddelerin beslendiği koridor ile bulaşmış malzemenin yıkamaya yönlendirildiği koridorların ayrı ayrı tasarlanması bulaşmaya mani olmak için iyi bir yol sayılabilir. Farklı rotalarda izlenen bu hizmetler de ayrıca birbirini kesen başka faaliyetlerde tasarlanabilir. Örneğin teknik ve alt yapıdan sorumlu personel , gerekmesi halinde kendileri için tahsis edilmiş koridor ve yolları kullanmalıdır. Üretim faaliyetlerinin bir doğrultuda olması tercih sebebidir. Zıt yönde hareketler ve zik zaklara sebep olacak mekan kullanımları tercih edilmemelidir.Bir klinik tasarımında ise hasta ulaşım koridorları ile sağlık personeli ve de teknik personelin ulaşım yolları ve asansörleri farklı ve yeteri sayıda olmalıdır. Ürün her zaman planlandığı gibi uyumlu hızlarda işletme içerisinde seyir etmesine rağmen , bazen de beklenmeyen yığılmalar oluşabilmektedir. Bu yığılmalar için ara depolar ve bekletme alanları öngörmek karışıklık kaynaklı bulaşmaların önüne geçecektir.Tüm bulaşmaların kaynağı insan hareketlerinden doğar. Diğer bir deyişle bilinçli ve bilinçsiz davranışların sonucunda ortaya çıkar. Bulaşma kaçınılmaz ise hemen akabinde temizlik ve arındırma da kaçınılmaz olacaktır. ( yıkanma ve kıyafet değiştirme vs ) Üretim bir takım faaliyetler dizilimi sonucunda oluşmaktadır. Bu faaliyetler farklı istasyonlarda gerçekleşir. Bir istasyondan bir diğer farklı istasyona gelindiğinde İstasyon giriş ve çıkışlarında bulaşmanın kontrolü de gerekmektedir. Bu tür kontroller hava kapanları sayesinde yapılmaktadır. Bir alanda giriş ve çıkışlarda bulaşmaya mani olmak için yapılan bu hava kapanlarında , ürünün müsaade edilmeyecek kirlilikte olan dış ambalaj malzemesinin soyulması veya üzerine koruyucu bir dış muhafaza geçirilmesi veyahut da belirli bir süre kontrollü bir hava akışına maruz bırakılması söz konusu olabilir.Bulaşmanın önlenmesi tek başına mahallerin mimari fonksiyonel alanlara bölünerek kullanılması şekli ile yeterli seviyede sağlanamaz. Mekanik tesisatın bir öğesi olan Havalandırma kanalları ve üzerinde bulunan farklı ayırma seviyelerinde dizili olan filtre yapılandırılması bulaşmanın önlenmesi için çok gerekli bir tasarım unsurudur. Taze Hava akışının tavandan zemine doğru olması özellikle kişiden kişiye olan bulaşmalardan korunmada önem arz eder. İstenmeyen kirliliklerden arındırma ve bulaşmayı önleme kademeli olarak sağlanır. En temiz ve kontrollü alan ile en kirli olduğu ifade edilen alan arasında farklı dizilimde alanlar yaratılır. Böylelikle bulaşmada risk bu yapılanma ile azaltılmış olacaktır. Temizden kirliye , kirliden temize geçiş farklı mahal ve kategorilerde oluşturulur. Bu hacim değişiklikleri farklı hava basıncı kaskadları ile birbirlerinden ayrıştırılır.Bulaşma, farklı iş gruplarında görevlendirilen personel tarafından ortaya çıkabilir. Öngörüsü yapılabilen tüm bulaşmalara mani olmak için , iyi uygulamaların prosüdürlerce kontrol altına alınması gerekir. Örneğin tasarım esnasında, hijyen alanlarda davranış pratiği bir iş operatörü kadar gelişmiş olmayan teknik veya idari personelin veyahut bir ziyaretçinin böyle kritik bir alana ulaşmasına mani olacak tedbirler alınmış olmalıdır. Bu durum bir tasarım yani temel strateji eylemidir.Benzer şeklide aynı mahalde olması gereken bir iş operatörü ile bir temizlik personelinin en azından eş zamanlı olarak aynı yerde bulunmaması gerekir. İş esnasında uzman operatör , durma ve bekleme anında ise Temizlik uzmanının mahalde yer alması sağlanır. Kritik alanlarda tanımlanmışın dışında personelin bulunması da tercih edilmez. Bu durumun kontrol altına alınması ise bir taktik yani işletme eylemidir.Bulaşmanın yönetilmesi esnasında en önemli enstrüman kritik parametrelerin dikkatli bir biçimde izlenip değerlendirilmesidir. Sağlık tesislerinde kritik fiziksel büyüklükler ise, Sıcaklık , Rutubet , Basınç ,Partikül, Mikrobiyolojik Koloni canlısı ve sayısıdır. Bu parametrelerin tamamı veya yapılan iş için gerekli olabilecek olanları izleyip elde edilen neticelere göre Bulaşmanın önüne geçilebilir. Geriye dönük kontroller ise , analiz ve tedbir şeklinde alınacak önlemlerin tartışmaları için önemli kaynak olacaktır.Kullan ve işin bitince at uzaklaştır ( disposable) yöntemi veya tekrar temizleyerek defalarca kullan yöntemleri Bulaşmayı önlemede başlangıç tasarımları içerisinde yer almaktadır. Kirli malzemenin bulaşmaya mani olacak atık yolları güzergahı üzerinde hareket etmesi beklenir. Bu husus ile ilgili tercihler çevre ve finansal kriterlerin hepsinin bir arada değerlendirildiği etütler neticesinde karara bağlanmalıdır. ( Temizlik esnasında tüketilen doğal kaynak ve çevresel kirlilik yükü tek kullanımlık malzeme tercihini bulaşmada öne çıkarmaktadır. Bu durum temizlik esnasında oluşan insan hatalarının da önüne geçmektedir. )Hazırlayan: YENER&YENER MÜHENDİSLIK DANIŞMANLIK ve TAAHHUT HIZMETLERI15/04/2020
https://akdeniztanitim.com/saglik-tesisi-tasarimlarinda-kontaminasyonun-onemi“Yeni Normallere Göre Yapılan Tasarımlar Turizmde Başarıyı Getirecektir”
Ödüllü projeleri ile ulusal ve uluslararası çapta başarılara imza atan Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y. Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrası turizm sektöründe otellerin ve tatil köylerinin mimari açıdan ne tür değişiklikler yapması gerektiğini aktardı. Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y.Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrasında turizm alışkanlıklarının ne yönde değişeceğini mimari açıdan değerlendirdi. Feza Ökten Koca’ya göre, turizmde önceliklerin değiştiğini kabul ederek, yeni normallerde göre yapılan tasarımlar başarıyı getirecek.Covid-19 pandemisi sonrası özellikle farklı ziyaretçilerin kullanımına açık olan otellerin ve tatil köylerinin iç düzenlemesinde değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu konuda titiz davranan işletmelerin müşterilerinin güvenini sağlayabileceklerini dile getiriyor. Mimar, bu dönemde insanların seyahat ve konaklama konularında çok daha temkinli davranacaklarını sözlerine ekliyor: “Bugüne kadar genel olan her şey, artık daha kişisel hale gelmek zorunda. Buna en iyi örnek, otellerin restoran bölümleri olabilir. Bugüne kadar açık büfe sisteminin yaygın olması pandemi sonrası bu düzende ciddi farklılıklar getirecektir. Farklı kişilerin aynı şeylere dokunma ihtimali, yiyeceklere yaklaşma mesafesi ve kişilerin nefeslerinin yiyecekle ilişkisi, müşterilerin yiyecekleri alırken birbirlerine olan yaklaşma mesafeleri sorgulanmalı” diyen Feza Ökten Koca’ya göre açık büfe sisteminin yerini en kısa sürede alakart restoranlara bırakması gerekecek.Lobi yerleşimlerinin de tamamen sosyal mesafeler gözetilerek revize edilmesi gerektiğini dile getiren Feza Ökten Koca, özellikle havalandırma sistemlerinin elden geçirilmesinin ve hava temizleyici cihazlar kullanılmasının öneminin de altını çiziyor. Aynı zamanda mekanlarda sistematik dezenfeksiyon işlemleri yapılmasının ve temiz hava girişi sağlanmasının da hayati önem taşıdığını belirtiyor ve ekliyor: “Mekanların birçok farklı noktalarına el dezenfektan sağlayıcı cihazlar konulmalı, müşterileri bu konularda uyarma amaçlı yeni yönlendirmeler tasarlanmalı.”Otel odalarında yapılan günlük temizlikte tek kullanımlık temizlik pedleri kullanılmalıdır, böylelikle bir odada olabilecek bir virüs ya da mikrobun diğer bir odaya bulaşması engellenmeli. Her check-out sonrası dezenfeksiyon işlemi uygulanması gerektiğinden söz eden mimar, görevlilerin mutlaka maskeyle çalışmak zorunda olduğunu da sözlerine ekliyor. Feza Ökten Koca’ya göre mümkünse her odada hava temizleme cihazı olmalı ve girişlere mutlaka dezenfektan cihazları ve uyarılar yerleştirilmeli.Özellikle genelde tamamen kapalı alanlarda yer alan küçük-büyük toplantı odalarının havalandırma sistemlerinin tekrar elden geçmesi gerekmektedir. Buradaki şartlandırılmış havanın mutlaka dışarıdan alınan temiz hava ile sağlanması ve içerideki havanın devir daim etmesinin engellenmesi gerekmektedir, özellikle kullanılan filtrelerin değişmesi söz konusu olabilir. Hastanelerde kullanılan havalandırma sistemlerinde mutlaka hepa (High Efficiency Particulate Air) filtreler kullanılmaktadır, oteller de kapalı alanlarında kullandıkları havalandırma sistemlerinde hepa filtre sisteminden yararlanabilirler.Otellerde ve tatil köylerinde ortak tuvaletlerde sosyal mesafeye dikkat edilerek yerleşim yapılması gerektiğini dile getiren mimar, kişilerin bekleme noktalarının belirlenmesi gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Sıcak hava üfleyen el kurutma cihazları artık kullanılmamalı. Ana girişler kapısız olarak ya da fotoselli kapılarla düzenlenmeli. Mümkün olduğunca elle dokunma olasılığını azaltıcı çözümlere gidilmeli. Özellikle tuvaletlerin egzos sisteminin çok iyi çalışması gerekmektedir. Virüsün insan dışkısında yaşadığı bilinmektedir, bu yüzden egzos çok önemlidir, aynı zamanda da rezervuar kullanımı sırasında mutlaka klozet kapağının kapalı olduğundan emin olunmalıdır.’’“Turizm yapılarında renovasyon şart ama mutlaka uzman mimarlarla yapılmalı...”Pandemi sonrası otellerde yapılması gereken düzenlemeler için kesinlikle yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç olduğunu dile getiren Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu yönetmelik oluşturulurken mutlaka turizmci, mimar, doktor gibi konu uzmanlarından oluşan bir ekiple belirlenecek kriterlerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. Aynı zamanda farklı tipteki otellere göre farklı yönetmelikler ve kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğini de sözlerine ekliyor.‘’Mevcut otellerin duruma adapte edilebilmesi için renove edilmesi gerekecektir. Bu da tabii ki renovasyon projelerinde artışa neden olacak, ancak günün ekonomik koşulları bu girişimleri zorlayacak” diyen Feza Ökten Koca, doğru renovasyonun ekonomik olarak en doğru karar olduğunu ve ancak işin uzmanları ile gerçekleştirilebileceğini dile getiriyor.Her ne kadar dünya en zor günleri geride bırakıp normalleşme günlerine yavaş yavaş geçiyor olsa da henüz yaşadığımız sürece “pandemi sonrası” denilemeyeceğini aktaran Feza Ökten Koca, bu nedenle hala tedirginliğin sürdüğünü ve eski günlere bir anda geri dönülemeyeceğini dile getiriyor ve ekliyor: “Otellerin duruma bu açıdan bakması gerekir. Müşterilerin bu korkusunu yenebilecekleri düzene girdiklerini onlarla iyi bir şekilde paylaşmalılar.” Bu noktada müşteri güvenini kazanmanın oldukça önemli olduğunu belirten mimar, yeni normallere uyum sağlanarak turizmde başarılı olunabileceğini aktarıyor ve ekliyor: “Otel yöneticilerinin mutlaka konunun uzmanları ile birlikte çalışmalarını tavsiye ediyorum, özellikle doktorlardan mutlaka sürekli destek almalılar. Mutlaka müşterilerine karşı şeffaf olmalılar, söyledikleri şeylerin arkasında durmalılar. Müşterilerin güveni ancak bu şekilde kazanılır. Zor günlerde yeni yatırımlar yapmak zorundalar. Bundan birkaç ay önce hiç akılda olmayan yeni maliyetler ortaya çıktı ama bunu en iyi yapan kazanacak. Uzun vadeli düşünmeleri gerekiyor.” Turizm tesisi planlayan yatırımcıların mutlaka yeni normalleri dikkate alarak hareket etmelerini, planlanan ya da yapılmakta olan projelerde bu yönde revizyonlar yapmalarını tavsiye ediyor ve ekliyor: “Bu dönemde müşteri odaklı düşünmemiz ve önceliklerin değiştiğini kabul etmemiz gerekiyor.” Elips Tasarım Mimarlık Hakkında:Elips Tasarım Mimarlık İnşaat Ltd. Şti. 1999 yılında Y.Mimar Feza Ökten Koca tarafından kuruldu. Mimari tasarım hizmetleri ile başladığı yolculuğuna yıllar içinde iç mimari tasarım ve anahtar teslim uygulama işlerini de ilave etti. Özellikle konut, ticari alanlar, yeme-içme, mağazacılık ve eğitim alanlarında projeler üretmektedir. Bu süreçte mobilya ve aydınlatma tasarımları da üretmeye başlayan Elips Tasarım Mimarlık, daha sonra bu çalışmaları FEZA markası altında yapmaya karar vermiştir. Mimar, iç mimar ve endüstri ürünleri tasarımcılarından oluşan ekibe her sene katılan stajyer ve yeni mezunların eğitimlerine Elips Tasarım Mimarlık’ta devam etme fırsatı verilmektedir. Feza Ökten Koca Hakkında:Lise eğitimini Özel Darüşşafaka Lisesi’nde, üniversite eğitimini İ.T.Ü. Mimarlık Fak. Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. 1994 yılında İ.T.Ü. Fen Bilimleri Ens. Bina Bilgisi Yüksek Lisans programından Y.Mimar ünvanı ile mezun oldu. Öğrenciliği sırasında başladığı çalışma hayatında, Orhan Çakmakçıoğlu Mimarlık Ofisi, Emlak Bankası mimari grup ve Can İnşaat’ta görev aldıktan sonra İngiltere’ye gitti ve Percy Thomas Partnership, Londra ofisinde çalıştı.1999 senesinde Elips Tasarım Mimarlık ofisini kurdu. Mimari projelerin yanı sıra İç mimari tasarım ve uygulama çalışmalarında yoğunlaşmaya başladı. 2005 yılında Halil Ökten ile birlikte Elwo Ahşap üretim tesisini kurdu. Ele aldığı konut, ticari ve eğitim mekan projelerinin tasarımının yanı sıra, gerçekleştirilmesi konularında uzmanlaştı. Mimarlığı, sadece bina ve mekan tasarlamak değil, kullanıcıya yaşam tasarlamak olarak tanımlamaktadır. Çalışmalarında en farklıyı ararken kullanıcı odaklı, sürdürülebilir, güne uygun ve yarını kucaklayabilen tasarımlar yapmaya çalışmaktadır. Tasarım olgusunu bir bütün olarak ele almak gerektiği düşüncesiyle mimari ve iç mimari projelere devam ederken FEZA markası altında mobilya tasarım çalışmaları da yapmaya başladı. 2013, 2014 ve 2015 yıllarında düzenlenen Alldesign fuarlarında, Design Week 2017, 3.İstanbul Tasarım Bienali’nde, Tomtom Backtohome ve Designhood 2018 etkinliklerinde mobilya koleksiyonlarını sergiledi. 2016 yılında FLY Collection parçalarından biri olan Boomerang isimli sandalye tasarımı ile Milano’da A’ Design Award ödülü aldı. 2018 yılında, BJK No1903 projesi ile Londra’da International Property Awards yarışması, Mixed-Use Interior kategorisinde Award Winner, Best of Turkey, Best of Europe ödüllerinin üzerine, Best of World ödülünü de kazanmıştır.2012-2017 yılları arasında Darüşşafaka Cemiyeti’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Cemiyet proje komitesindeki görevi devam etmektedir. Halen İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak proje yürütücülüğü de yapmaktadır.Kaynak: pRchitect İletişim ve Danışmanlık
https://akdeniztanitim.com/yeni-normallere-gore-yapilan-tasarimlar-turizmde-basariyi-getirecektirCORONAVİRÜSLE TOPYEKÜN MÜCADELEYE BOĞAZİÇİ DESTEĞİ
Boğaziçi Üniversitesi farklı alanlarda çalışan akademisyenleriyle yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında Sağlık Bakanlığı koordinasyonuyla Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) başlattığı aşı, ilaç ve tanı kiti geliştirme projelerinin yanı sıra tedavi süreçlerinde çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarının yerli üretimine yönelik projeler için destek verici çalışmalara başladı. Korona testi sayılarını hızlıca arttırmak üzere Boğaziçi’nden 6 adet cihaz TÜSEB'in koordinasyonu ile çeşitli kamu kurum, üniversite ve özel sektörden cihaz destekleri alındı. Bu çerçevede Koronavirüs ile mücadele çalışmaları kapsamında test sayılarını hızlıca arttırmak üzere hali hazırda TÜSEB bünyesinde biri İstanbul diğeri Ankara’da iki test merkezi kuruldu. Bu merkezler, test kapasitesini yaklaşık 2 katına çıkartarak günde 10.000 ek test yapılmasının önünü açacak. Bu çalışmalara destek amacıyla Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çevre Bilimleri ve Biyomedikal Mühendisliği Enstitülerinde bulunan 6 adet qRT-PCR cihazı TÜSEB yetkililerine teslim edildi ve ihtiyaç duyulan Korona Tanı laboratuvarlarına gönderildi. Aşı geliştirme projesi kapsamında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, TÜBİTAK ve TÜSEB’in kurduğu konsorsiyumda yer alan Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören ve ekibi ise Koronavirüs aşısı için çalışmalara başladı. Onaylanmış bulunan “ASC Zerrecik Teknolojisi kullanılarak SARS-COV2 (COVID-19) Aşı Geliştirilmesi” temalı proje ekibinde Boğaziçi Üniversitesi MBG’den Dr. Öğr. Üyesi Tolga Sütlü, İstanbul Teknik Üniversitesi MBG’den Prof. Dr. Gizem Dinler Doğanay ve TÜBİTAK-MAM-Gen Mühendisliği Enstitüsü müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin yer alıyor. Uzmanların çalışmalarını kolaylaştırmak üzere Bebek Kapı’da faaliyet gösteren Bebek Misafirhanesi de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından araştırmacıların konaklayabilmeleri için düzenlendi. Boğaziçili Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyeleri gönüllüleri mobilize etti Konuyla ilgili görüş aldığımız Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve Moleküler Biyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tolga Sütlü, Doç. Dr. Umut Şahin ve Doç.Dr. Arzu Çelik Fuss’un da destekleriyle yürütülen çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: ‘’Moleküler Biyoloji Derneği Yönetim Kurulu’nda bulunan dört MBG öğretim üyesi Korona testlerinin yaygınlaşması için önderlik etti. Bu kapsamda öncelikle sosyal medya üzerinden 5000 üzerinde uzman moleküler biyologa ulaşıldı bu uzmanların listesi TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu’na iletildi. Sosyal medya mobilizasyonu ve görev alacak uzmanların belirlenmesinde Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Tolga Sütlü efektif bir çalışma yürüttü. Listede en tecrübeli 180 kişi ile ilgili internet üzerinden mülakatlar yapıldı ve Ümraniye Eğitim ve Araştırma ile Ankara’daki Aziz Sancar Araştırma merkezlerinin Korona testi yapacak eğitimli iş gücü hızlıca mobilize edildi. Bu gönüllüler 31 Mart itibarı ile eğitimlerini tamamlayarak test yapmaya başladı. Halen günde 20 bin üzerine çıkan sonuçlanan test sayılarında bu uzmanların katkıları büyük. Üç vardiya 8 saat çalışan bu biyologlar tam kapasiteye erişildiği takdirde günde 10 bin üzerine sonuç verebilecek. Bu olumlu örneklerden de güç alan TÜSEB halen İstanbul, İzmir, Bursa, Gaziantep ve diğer illerde de benzer merkezleri hızla çalışır düzene getirmekte. Burada eksik olacak qRT-PCR cihazları Boğaziçi Üniversitesi dahil tüm ilgili üniversitelerden geçici süre toplandı. Ayrıca bir yıl önce MBG bölümünden doktora derecesi ile mezun olan ve Moleküler Biyoloji Derneği Yönetim Kurulu’nda öğrenci temsilcisi olarak yer alan Dr. Burçin Duan Şahbaz da fiilen test merkezinde qRT-PCR sistemi ile tanı yaparak katkıda bulunuyor. MBG Bölümü’nden Doç.Dr. Arzu Çelik Fuss ise çeşitli ihtiyaç duyulan sarfların hastanelere ulaştırılması için koordinasyon görevi üstlendi. Gerekli olması durumunda Dr. Çelik ve MBD daha kapsamlı sarf tedarik mobilizasyonunu da sağlamaya niyetli’’. Solunum cihazları üretimine Boğaziçi'nden destek Boğaziçi Üniversitesi ayrıca koronavirüs hastalığının tedavi süreçlerinde çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarının yerli üretimine yönelik projelere de destek verecek. Bu çalışmalar ise Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi ve İSEK Kurucu Koordinatörü Prof. Dr. Cengizhan Öztürk‘ün koordinatörlüğünde yürütülecek.15/04/2020
https://akdeniztanitim.com/coronavirusle-topyekun-mucadeleye-bogazici-destegiBelek´te ilk Sağlıklı Turizm Belgesi´ni alan otele ilk misafir geldi
Dünyanın önemli turizm destinasyonları arasında yer alan Antalya'da, normalleşme süreci kapsamında Sağlıklı Turizm Belgesi'ni alan otele ilk müşterisi geldi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yaklaşık 2,5 aydır kapalı olan turizmin başkentindeki beş yıldızlı oteller, normalleşme süreci ile kapılarını müşterilerine açmaya başladı.Yerli ve yabancı binlerce turistin tercih ettiği Belek Turizm Bölgesi'nde bulunan ve Türkiye'de "Sağlıklı Turizm Belgesi" alan ilk otel, ilk müşterisini de koronavirüs tedbirleri kapsamında karşıladı.Kente gelen ilk yerli turist Kayseri'den Derda Kürklü, 7 aylık hamile eşi Öznur Kürklü ile 8 yaşındaki oğulları Mustafa Alp Kürklü oldu. Otel girişinde alkışlarla karşılanan Kürklü ailesinin girişte ateşleri ölçüldü, maske ve dezenfektan verildi. Ayrıca aileye kokteyl içecek takdim edildi.Derda Kürklü, gazetecilere 90 gündür evde bulunduklarını söyledi. Daha önceden tatil planı yaptıklarını, ertelemeyi düşünürken otelin açıldığını anlatan Kürklü, "Otel ile önceden görüştük, hijyen konusunda gerekli bilgileri aldık ve tatil yapmaya karar verdik." dedi. Bir hafta tatil yapacaklarını aktaran Kürklü, keyifli bir hafta geçirmeyi umduklarını dile getirdi. Derda Kürklü'nün hamile olan sağlık çalışanı eşi Öznur Kürklü de önceleri biraz tedirgin olduklarını ancak otel yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler ve uygulamalar hakkında aldıkları bilgiler sayesinde tedirginliklerinin kalmadığını belirtti."Rezervasyonlar artarak devam ediyor"Otelin Kalite Müdürü Asuman Koçoğlu da tesiste sosyal mesafe kurallarını dikkate alarak yeniden dizayn çalışmalarını gerçekleştirdiklerini söyledi. Otelin belirli noktalarına dezenfeksiyon istasyonu kurduklarını ve personeli eğittiklerini anlatan Koçoğlu, restoranlarda masaların, lobide koltukların, sahilde, havuz kenarlarında şezlongların sosyal mesafe kuralına göre ayarlandığını anlattı.Uyarı levhalarının dört dilde hazırlandığını ve tesisin tüm alanlarına asıldığını aktaran Koçoğlu, SPA, hamam, spor merkezinin de açık olacağını, bu alanlarda da gerekli önlemleri aldıklarını bildirdi. Sauna, masaj, buhar odası gibi bölgelerin de randevu sistemi hizmet vereceğini ve en fazla yarım saat kullanılacağını belirten Koçoğlu, misafirin çıkışta dezenfekte edileceğini söyledi. Ayrıca Kovid-19 şüphelisi misafirler için de kriterlere uygun izolasyon odası oluşturulduğunu vurgulayan Koçoğlu, doktor tarafından kontrolünün yapılacağını, gerektiğinde hastaneye yönlendirileceğini aktardı. Misafirler için bilgilendirme afişleri hazırlandığını dile getiren Koçoğlu, "Salgına karşı nasıl tedbir aldınız, ne tür çalışmalar yaptınız? gibi çok soru geliyordu. Biz de bunlarla ilgili bir veri hazırladık, müşterilerimize sunduk. Bize güvenen ilk misafirlerimizi ağırlamaya başladık. Normalleşme adımları ve bu haberlerle rezervasyonlar gün içinde artarak devam ediyor." dedi.
https://akdeniztanitim.com/belekte-ilk-saglikli-turizm-belgesini-alan-otele-ilk-misafir-geldiNÜVE CİHAZLARIYLA COVID 19 MÜCADELESİNE DESTEK SAĞLIYOR
Tüm dünya ile birlikte Türkiye'yi de etkisi altına alan Covid-19 salgını, birçok sektörde çeşitli değişiklik ve uygulamaların yapılmasına neden oldu. Sağlık sektörünün önde gelen tedarikçilerinden biri olan ve ülkemizin köklü yerli üreticisi olarak öne çıkan Nüve, aldığı gerekli önlemlerle üretimine ara vermeden devam ediyor. Nüve ürün yelpazesinde yer alan ve salgın sürecinde pandemi ve araştırma laboratuvarlarında kullanılan Class II Mikrobiyolojik Güvenlik Kabinleri, -41 ve -86 derece Derin Dondurucular, Buharlı Sterilizatörler, Su Banyoları ve Santrifüjler, Türkiye'nin birçok noktasındaki hastaneler, laboratuvarlar ve üniversiteler başta olmak üzere çeşitli kamu ve özel kurumların taleplerini karşılamak üzere Ankara’da üretilerek sevk ediliyor.Nüve bu kritik süreçte üretim yapan yerli bir firma olarak, yetkili devlet kurumlarının genelgelerini ve sanayi sektöründeki iyi uygulamaları sürekli takip ediyor ve çalışanlarının sağlığının korunması için gereken önlemleri etkin bir şekilde alıyor. Çalışma saatlerinin ayarlanması, çalışan servislerinde, ortak kullanım alanlarında ve iş ortamında sosyal mesafenin korunması, tüm personele dezenfektan, günlük maske ve diğer koruyucu kıyafetlerin sağlanması gibi basit ancak etkili önlemler titizlikle uygulanıyor. Nüve, ülkemizin de dahil olduğu bu önemli süreçte toplum sağlığı ve iş sürekliliğinin sağlanması için belirlenen kurallara uymanın önemini düzenli olarak çalışanları ile paylaşıyor. Sosyal mesafe, ortamda temiz hava akışının sağlanması, maske ve eldiven kullanımı ve kullanılan koruyucu ekipmanların nasıl bertaraf edileceğine dair detaylar, belirli aralıklarda üretim alanları ve büro ortamlarında dezenfeksiyon işlemlerinin yapılması, günlük detaylı temizlik ve hijyen kurallarına uyulması vb. konulara çalışanların dikkatleri çekilerek üretimin devamlılığını sağlanıyor.Dünya’nın Covid-19 ile topyekûn mücadele ettiği bu dönemde ülkelerin ihtiyaçlarına karşı yeterlilikleri öne çıkarken, ülkemizde de yerli üretimin önemi bir kez daha vurgulanıyor. Ülkemizin laboratuvar ve sterilizasyon teknolojisi alanında üretim yapan köklü firması Nüve, salgın sürecinde ülke ihtiyaçlarına acilen cevap verebilmek için üretimine aralıksız devam ederek sağlıklı yarınlar için çalışıyor. Bu zorlu süreçte ülkemiz için çalışan tüm sağlık personeline, çalışanlarımıza ve diğer yerli üreticilerimize Nüve’nin şahsında teşekkür ediyoruz.15/04/2020
https://akdeniztanitim.com/nuve-cihazlariyla-covid-19-mucadelesine-destek-sagliyorCOVID-19 SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN BİZE NELERİ ÖĞRETMELİ VE HATIRLATMALI?
Covid-19 gelişmelerini araştırırken, 1918 yılındaki İspanyol Gribi haberlerine baktım. İspanyol Gribi pandemisi bir seneden az zamanda tahmini 40 ila 100 milyon civarında insanı öldürmüştü. Bu sayı Birinci Dünya Savaşında ölen insan sayısını aşmaktadır. Bir başka özelliği de ölenlerin çoğunlukla sağlıklı genç erişkinler olmasıdır. Pandemi, Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkilemiş olup, 1918’in Eylül ile Kasım ayları arasında zirve noktasına ulaşmıştır. Dünya genelinde toplantılar yasaklanmış, okullar tatil edilmiş, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulmuş, ulaşım araçları dezenfekte edilmiş ve el sıkışmak bile suç sayılmıştır. Eğer İspanyol Gribi pandemisi bize bir şey öğretmiş olsaydı, birçok ülke daha ilk vakalar göründüğünde gerekli tedbirleri almakta gecikmemiş olurdu (sınırlarını kapatmak, sosyal mesafeyi korumak, maske kullanılması vb.). Bu önlemler zamanında alınmış olsaydı, hastanelerin kapasitesi yetersiz gelmez ve ölüm sayıları bu kadar artmazdı. Kuzey İtalya’da korona virüsün hızla yayılması sonucu, hastanelerin 3 haftadan az bir sürede alarm verdiği görüldü. Tıbbi malzeme ve sağlık çalışanı sayısının ne kadar yetersiz olduğu anlaşıldı. Doktorlar çok ağır durumda olan ya da yaşları yüksek hastaları geri çevirmek gibi çok kritik kararları almak zorunda kaldılar. Acil olmayan ameliyatlar iptal olurken, solunum cihazlarına erişim sınırlı hale gelince, paylaşım önceliği gibi konular tartışılmaya başlandı. Her ülkede sağlık çalışanı, yatak ve ekipmanı yeterliliği konusunda ciddi tedirginlikler oluştu. Maske konusunda bile, birçok ülkenin ne kadar yetersiz olduğu görüldü. Çin'den 2 milyardan fazla maske sipariş eden Fransa'nın, İsveçli bir şirkete ait olan ve Fransa üzerinden transit olarak İtalya ve İspanya’ya gönderilen 4 milyon maskeye el koyduğu yazıldı. Öte yandan İtalya'ya giden koruma kıyafetlerine Çekya el koyarken, Almanya da sipariş verdiği maskelerin Çin Havaalanı’nda bir anda kaybolduğunu açıklandı.Sağlık Bakanımız geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yerli solunum cihazı üretimine başlayacağını müjdeledi. Bu arada farklı sektör iş birlikleri ile seyyar hasta izolasyon odası ve test için numune alma kabinleri prototip çalışması ve uygulamaları hayata geçmeye başladı. Yerli solunum cihazı gibi diğer ithal edilen medikal cihaz ve ekipman üretimi için neden bu kadar bekledik ve kendimiz üretip ihracat bile yapabileceğimiz halde sürekli ithal ettik? Yerli üretimin önemini anlamamız için korona virüsü ile karşılaşmamız mı gerekirdi? Ülkelerin kendi yerli teknolojilerini geliştirmesinin ne kadar önemli olduğunun umarım artık hepimiz anlamışızdır. Bu pandeminin en ironik olaylarından biri de Avrupa Birliği üyelerinin birbirine yardım edememesi ama Küba’nın Avrupa ülkelerine yardım etmesi oldu. Küba sağlık sektörünün, ülkedeki tüm olumsuz koşullara ve yıllardan beri uygulanan ambargolara rağmen ulaştığı başarılı nokta herkese örnek olmalıdır.Bir pandemi başladığında, şüphesiz ilk beklenen, hastalığın ilaç ve aşısıdır. Bu sebeple ülkemizin aşı tarihçesine kısaca bir baktım. Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamış. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta, İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” diyerek kastettiği varilasyon metodunu hayretle bildirmiştir. Bu mektup Osmanlı İmparatorluğu Döneminde aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir. Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak Pasteur ’ün çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’e Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın yollanır, aynı zamanda Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den 3 kişinin de yanında asistan olarak yetiştirilmesi istenir, gönderilen 3 kişilik bu ekip, çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile geri döner. 1887’nin ocak ayında Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.1892 yılında bakteriyolojihane daha sonra ilk çiçek aşısı üretim evi (Telkihhane) kurulmuş, 1892-1913 yılları arası, difteri, sığır vebası, kızıl serumları, tifo, kolera, dizanteri ve veba aşıları hazırlanmış ve uygulanmıştır. 1928 yılında kaydedilen en önemli gelişmelerden biri, 1267 sayılı yasa ile Ankara'da Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nün kurulması ve bakteriyolojihane ile, kimyahanenin bu çatı altında birleştirilmeleridir. Ülkemizde ilk verem aşısı 1927 yılında üretilmiştir. 1934 yılında Telkihhane (Çiçek Aşısı Üretim Merkezi) ve İstanbul'daki Kuduz Enstitüsü de kapatılmış ve aşı-serum üretimi tek merkezde toplanmıştır. Bu dönem, aşı ve serum üretiminin kamusal bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı bir dönemdir. 1930-40'lar aşı serum üretiminin hızla arttığı yıllardır. Milyonlarca doz toksoid difteri ve tetanoz aşıları, Semple tipi kuduz aşısı, çiçek aşısı, kuduz serumu, pnömokok aşısı üretilmekte, dünyadaki gelişmeler yakından izlenmekte ve yerli yabancı ilaç kontrolleri yapılmaktadır. 1940'lı yıllarda tifo, Cox tipi tifüs, tifo-tifüs karma, tifo-difteri karma, intradermal BCG, veba-kolera karma, veba-kolera-tifüs karma, difteri-tetanoz karma, boğmaca-difteri karma, influenza tifo-difteri-tetanoz karma aşıları üretilmiştir. Aşı ve serum üretimiyle ilgili alt birimler Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası standartlara uygun oldukları yönünde belgelenmektedir, 1950 yılında Ulusal İnfluenza Merkezi ve BCG Laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından tescil edilmiştir. Bu yıllarda difteri-boğmaca-tetanoz aşısı üretilmiş ve kuduzla ilgili çalışmaları nedeniyle Dr. Zekai Muammer Tunçman'a Fransız hükümeti tarafından 1959 yılında Légion d'honneur nişanı verilmiştir. 1965'te kuru çiçek aşısı üretilmiş ve ülkemiz, 1960-70'li yıllarda kendine yetecek düzeyde bakteri aşılarını üretir duruma gelmiştir. 1968 yılında Serum Çiftliği kurulmuştur. Burada; tetanoz, gazlı gangren ve difteri antitoksik, kuduz antiviral, şarbon antibakteriyel, akrep antivenom serumları üretilmiştir. Hastalıkların ortadan kalkması nedeniyle 1971 yılında tifüs ve 1980 yılında çiçek aşılarının üretimine son verilmiştir. Kasım 2011 de Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezi kapatılmıştır. Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü görev ve yetkileri yeni kurulan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Biyoteknolojideki gelişmelerin izlenmemesi, Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezine yatırım yapılmaması, işgal altındaki İstanbul'da dahi aşı ihraç eden bir ülkeyi, aşı ithal eden bir noktaya geriletmiştir. Aşı gereksinimini karşılamak için Sağlık Bakanlığı her yıl yaklaşık olarak 18 milyon dolar dış ülkelere ödeme yapmaktadır. Türkiye'de uygulanmakta olan tüm bakteri ve virus aşılarının üretilebileceği bir Yeni Aşı Üretim Tesisleri Kurulması Projesi’nin maliyeti ise bir defaya mahsus olmak üzere 40 milyon dolar olarak hesaplanmıştır (Özcengiz, 2002).Şunu da hatırlatmak isterim, veteriner aşılar uzun yıllardan beri ülkemizde üretilmektedir. İlk olarak 1901 yılında Pendik Veteriner Bakteriyolojihanesi şimdiki adıyla “Pendik Veteriner Enstitüsü” sonra sırasıyla Ankara-Etlik, İzmir-Bornova, Samsun, Ankara Şap Enstitüsü, Adana, Konya ve Manisa Tavuk Aşıları Üretim Enstitüsü kurulmuştur. Özel sektörün veteriner aşı üretimi yapmaya başlaması ise 1990 yılında olmuştur. Veteriner aşıların aksine, beşeri aşılarda ise uluslararası aşı üreticileri ile rekabet edemeyen özel sektör üretim için yatırımlara henüz başlamıştır.İster pandemi, ister ekonomik kriz, ister ambargo, nedeni ne olursa olsun ilaç, aşı ve gıdaya ithalat yoluyla erişemediğimizde ne olacak? Bu devirde unutmayalım ki, yukarda bahsi geçen nedenler, ülkelerin karşı karşıya kalacakları en hayati risklerdir. Şüphesiz dileğimiz Covid-19 pandemisinin en kısa sürede ve en az hasarla atlatılmasıdır. Ancak bu pandemi, ülkelerin yerli teknolojileri ile aşı, ilaç hammaddesi ve tarım/hayvancılık ürünleri üretmesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözler önüne sermiştir.Ecz. E. Dilek Sunar20/04/2020
https://akdeniztanitim.com/covid-19-saglik-sektoru-icin-bize-neleri-ogretmeli-ve-hatirlatmaliTANI TEKNOLOJİLERİNDE COVID-19 İLE YENİ DÖNEM
COVID-19 ile mücadele sürecinde gündemde yer alan ana başlıklardan biri tanı teknolojileri oldu. Tanı teknolojilerini geniş bir başlık olarak ele alıp neler olduğunu, dünyadaki gelişmeleri ve bu alana yapılan yatırımları değerlendirmek için COVID-19 ile mücadele sürecini değerlendirmek için 4 fazdan oluşan bir yaklaşım kullanmak isterim. Her bir fazı kısaca tanımladıktan sonra, o faz içinde tanı teknolojilerinin yerinden ve gelişmelerden kısaca bahsedelim.Faz 1, ilk şok ve salgınla sahada mücadele için ilk tepki. Öncelikle tanının kritik olduğu, hemen onu takiben hastanede mücadelenin ve dolayısıyla sağlık altyapısının uygun hale getirilmesinin önceliği oluşturduğu faz. Faz 1 sürecinin en temel bileşenlerinden biri aktif olarak enfekte olan kişilerde COVID-19 tanısı için yapılan RT-PCR tanı testleri. Bunlar, genetik analizlerle kişinin aktif olarak enfekte olup olmadığına bakıyor. Bu tanı testlerinin devamı ve sayısının artmasının önemi tartışmasız olduğu için mevcut tanı teknolojisinin sahada yaygınlaşması ve üretimin artması için farklı ülkelerde de Türkiye’de de önemli bir çaba söz konusu oldu. Aynı zamanda bu tanı testlerinin daha hızlı sonuç verebilmesi ve sonucun doğruluğu son derece kritik olduğu için tanı teknolojileri gündemi daha fazla meşgul eder hale geldi. Bir yandan mevcut teknolojiyle kit üretimleri ve test uygulamaları devam ederken bir yandan da yeni teknolojiler ile sürecin etkinleştirilmesi yönünde araştırma kuruluşlarında ve şirketlerde çalışmalar başladı. Bu alanda çalışmaların desteklenmesine yönelik özel çağrılar ve bütçeler oluşturuldu. Dünyada tanı teknolojileri üzerine çalışan startuplara ilgi arttı ve öne çıkan birkaç yatırım anlaşması gerçekleşti. COVID-19 ile mücadele sürecinin 1.fazının ana odağı tanı teknolojilerinin yaygınlaşması ve aynı zamanda geliştirilmesi olurken tanı teknolojileri konusu mücadelenin bu fazıyla sınırlı kalmıyor. Faz 2, tanı ve tedavi sürecinin yönetilebilir hale geldiği ve aynı zamanda tanı ve tedaviye yönelik altyapının tamamlandığı, sahada mücadelenin sistematik olarak devam etmeye başladığı bir dönem. COVID-19’a ilişkin bilimsel verilerin arttığı fakat belirsizliğin devam ettiği ve özellikle platoya ulaşan ülkelerde ekonomik faaliyetin kademeli normalleşmesi için planlamanın ve aynı zamanda yeniden açılmanın başladığı dönem. Bu noktada aynı zamanda bağışıklık taraması gündemde. Bugünlerde daha sık duymaya başladığımız antikor testleri ile toplumun bağışıklık kazanma durumunun tespiti söz konusu. Burada COVID-19’da bilinmezliklerden kaynaklı bilimsel tartışmalar sürse de, faz 2’nin ana gündem maddelerinden birini oluşturmaya devam edecek. Serolojik test ya da antikor testi olarak bilinen bağışıklık testleri, toplumda kimlerin COVID-19’u aldığı ve hastalığı geçirdiğini tespit etmeye yarıyor. Bu testler, pandeminin ilk günlerinden beri gündemimizde olan COVID-19 tanısı için yapılan RT-PCR testlerinden tamamen farklı. Kişi, COVID-19 ile enfekte olduktan bir süre sonra üretilen antikorların tespiti için serolojik test yapılıyor ve kişinin hastalığı geçirip geçirmediği yani bağışıklık kazanıp kazanmadığı tespit ediliyor. Harvard Üniversitesi İmmünoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları’nın başındaki Sarah Fortune, antikorların enfeksiyon sonrasında kanda kalmaya devam ettiğinin ve virüse spesifik olduklarının altını çiziyor. Kanda kalma süresi COVID-19 için hala netleştirilmeye çalışılıyor ve buna ilişkin bilimsel tartışmalar devam ediyor. Bir yandan da bu alanda tanı teknolojileri üzerine çalışan uluslararası araştırma grupları oluşturuluyor ve şirket çalışmaları yaygınlaşıyor. Her gün yeni yayınlarda gördüğümüz gibi, COVID-19’u birçok kişi semptomsuz ya da hafif semptomlarla geçiriyor. Toplumda kimlerin COVID-19 geçirdiğini bilmek, ülkelerin sokağa çıkma yasağı, iş yerlerinin kapatılması gibi önlemlerini kademeli olarak hafifletmesi ve işe geri dönüşlerin başlayabilmesine yardımcı olacak. Antikor testleri, tanı için yapılan testlere göre çok daha basit ve kısa zamanda yapılan testler. Son günlerde işe geri dönüşü başlatabilmek için bağışıklık taraması farklı ülkelerde gündeme yerleşmeye başladı. Geçtiğimiz hafta FDA (Amerika İlaç ve Gıda Kurumu) ilk bağışıklık testinin afet durumunda kullanımı (EUA (Emergency Use Authorization) için onay verdi yani bağışıklık testi uygulanabilir hale geldi. Aynı zamanda FDA, CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) ve NIH (ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü) bağışıklık taraması odaklı bir Ar-Ge ortaklığı kurdu ve en etkin antikor paneli üzerine çalışmaya devam ediyorlar. Mayıs başında Amerika’da toplumsal bağışıklık taramasının başlatılması hedefleniyor. Almanya’da “Bağışıklık Pasaportları” gündemde. Almanya, işe geri dönüşlerin başlayabilmesi için Nisan ortasına kadar 100 bin gönüllüye bağışıklık taraması yapılacak bir proje başlatıyor. Sosyal mesafe sınırlamalarının kalkabilmesi için ekonomik faaliyeti başlatabilecek kişileri tespit etmenin önemini vurguluyorlar. İngiltere Sağlık Bakanı, “Bağışıklık Sertifikaları”nı değerlendirdiklerini ve bunun insanların normal hayata dönmeye kademeli olarak başlamaları için önemli olduğunu vurguladı. Yine Fransa Sağlık Bakanı’nın da gündemindeydi. Avrupa dışına bakınca ise, Çin’de zaten 8 antikor testinin onaylandığını ve uygulandığını görüyoruz. Bu testler aynı zamanda Güney Kore, Singapur ve Avustralya’da da onaylandı. Her ne kadar antikor tespitine ilişkin belirsizlik devam etse de, bir yandan ülkeler ekonomik faaliyetin normalleşmesi süreçlerinin bir parçası olarak bağışıklık taraması için tanı teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmaları desteklemeye ve gündemlerinde tutmaya devam ediyor. Faz 3’ün odağının salgınının etkilerini sınırlandırılmak ve kontrol altına almak olmasını bekliyoruz. Öncelikle Faz 2’nin Faz 1’e göre daha uzun süreceğini, Faz 3’ün ise daha da uzayacağı beklentisini söylemekte fayda var. Ekonomik faaliyetin normalleşmeye devam ettiği fakat bir yandan COVID-19 ikinci etki dalgasının da mümkün olduğu bir dönem. Aynı zamanda tedavide gelişmelerin uygulamaya dönüştüğü, aşı çalışmalarında klinik çalışmaların genişlediği ve herkese ulaşmasının henüz mümkün olmasını beklemesek de aşı üretiminin gerçekleşmesini beklediğimiz faz. Bununla birlikte tanı testlerinin yaygınlaşmış ve tanı teknolojilerinin hızlı ve yaygın teste minimum altyapı ile imkan verecek gelişmişliğe ulaşılmış olmasının beklendiği bir faz 3 döneminden bahsediyoruz. Böyle bakınca faz 3’e kadar tanı teknolojilerine bu anlamda yapılan yatırımların artacağını da söylemek mümkün hale geliyor. Faz 4 ise artık Yeni “Yeni Normal” diye tanımlayabileceğimiz aşama. Burada tanı teknolojilerinin artık başka bir boyut kazanmasını bekliyoruz. Burada önemli nokta COVID-19 geçirip iyileşenlerin izleme aşaması. İzleme sürecinde de farklı bileşenlerde tanı ihtiyacı doğacak gibi görünüyor. Buna yönelik çalışmalar henüz gündemde olmasa da orta vadede tanı teknolojilerini bu izleme sürecinin bir parçası olarak görmekte fayda olacak çünkü iyileşerek atlatanların özellikle akciğerlerinde kalan hasar önemli gibi duruyor. Maalesef bu hasarların önümüzdeki yıllarda farklı hastalıklara dönüşme ihtimallerini biliyoruz. Yani artık bulaşıcı hastalıkların da, bulaşıcı olmayan hastalıklar için bir risk faktörü olduğunu hatırlamamız lazım. BOH gündeminde sigara, alkol kullanımı gibi risk faktörlerini değerlendirerek oluşturduğumuz kronik hastalık yönetim mekanizmalarına mutlaka bulaşıcı hastalıklar sonrasındaki tanı ve takibi de katmak gerekiyor. Yani bugünden çalışmaya başlamamız gereken bir konu da iyileşen vakaların takip ve izleme mekanizmasını oluşturmak. Yeni tanı teknolojilerini aynı zamanda bunun bir parçası olarak düşünmek.Selin ArslanhanKurucu, ReDis Innovation22/04/2020
https://akdeniztanitim.com/tani-teknolojilerinde-covid-19-ile-yeni-donemACİL SERVİS TRİYAJI
ÖzetAcil servis triyaj sistemi, acil servislere yönelen hizmet talebini ve akışını güvenle sürdürebilmek için kullanılan bir klinik risk yönetim sistemidir. Triyaj uygulaması ile müdahale için bekleyebilecek ve bekleyemeyecek olan hastalar tespit edilir ve tıbbi bakımın öncelikle, en ciddi ve en acil olan olguya sunulması mümkün kılınır. Triyaj sürecinde uygulayıcılar arasında tutarlılık sağlanması ve hasta güvenliğinin sürdürülebilmesi için triyaj kararının bilimsel temele sahip sağlam bir metodolojiye dayandırılması gerekmektedir. Bu amaçla aciliyet düzeyini çeşitli kategorilere ayıran triyaj sistemleri geliştirilmiştir. Bu sistemlerin kullanılması acil servislerde ölüm ve sakatlık risklerinin düşürülmesi, hasta ve çalışan memnuniyetinin sağlanması, sağlık giderlerinin azalması, hasta akışının ve güvenliğinin sürdürülmesine önemli düzeyde katkı sağlamaktadır. Bununla birlikte acil servislerde kurumsal, uygulayıcı ya da hastalarla ilgili çeşitli faktörlere bağlı olarak triyaj sürecinde aksamalar görülebilmektedir. Söz konusu aksamalar ise hastaların acil serviste kalış süresinin uzamasına ve acil servislerde kalabalıklaşmaya neden olabilmektedir. Tüm bu sorunların önlenebilmesi noktasında triyaj uygulayıcılarının yetkinliğinin geliştirilmesi ve uygun bir triyaj sisteminin kurulması önem arz eder. Anahtar kelimeler: Acil servis, Triyaj, Triyaj sistemleriGirişDünya genelinde, acil servislere yönelen hizmet talebi dikkat çekici bir artış göstermektedir. Toplum nüfusu içinde yaşlı oranının büyümesi, salgın hastalıklar, doğal afetler, kaza ve yaralanmalardaki artış bu durumun nedenleri arasında gösterilmektedir (1, 2). Ayrıca acil müdahale gerektirmeyen, basit sağlık sorunları için yapılan başvuruların da bu artışta önemli bir paya sahip olduğu belirtilmektedir (3). Acil servis hizmetlerine yönelen hizmet isteminin sınırlı servis kaynaklarını aşması ve hastaların aciliyet düzeyinin çok geniş bir değişim yelpazesinde dağılması acil servislerde triyaj uygulamasını zorunlu hale getirmektedir (4). Triyaj kelimesi Fransızca “trier” kelimesinden türetilmiştir. Tarihi süreçte tarım ürünlerini seçmek, ayıklamak, sıraya koymak anlamında kullanılan bu kelime günümüzde ise önemli bir acil sağlık uygulaması ile özdeşleşmiştir (5). Ülkemizde Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğine göre triyaj: “Çok sayıda hasta ve yaralının bulunduğu durumlarda, öncelikli olarak tedavisi ve nakli gerekenlerin tespiti amacıyla olay yerinde ve ulaştırıldıkları her sağlık kuruluşunda yapılan hızlı seçme ve kodlama işlemidir” (6). Acil durum triyajı, kaynakların sınırlı olduğu durumlarda gereksinimler ve yarar görme olasılığı dikkate alınarak hasta ya da yaralıların acil müdahale önceliğinin belirlenmesini sağlar (4,5). Acil durum triyajı tarihte ilk kez Napoleon Bonaparte dönemindeki Fransız-Rus savaşı (1812) sırasında uygulanmıştır. Savaş sırasında tüm yaralılar için yeterli tedavi ve bakım imkanı olmaması nedeniyle sınırlı tıbbi kaynaklar, durumu ağır olan askerlerin yerine iyileşip savaşa devam edebilecek olanlar için kullanılmıştır (7). Kullanımı savaş alanlarında başlayan acil durum triyajı; zamanla gelişim ve değişim göstererek olay yeri triyajı, askeri triyaj, afet triyajı, hasta yatışlarında triyaj ve acil servis triyajı şeklinde çeşitlilik kazanmıştır (5).Acil servis triyajıAcil servis triyajı; başvuran hastaların değerlendirme ve tedavi için öncelik durumunun belirlenmesine, acil tedavi ve bakımın bu öncelik doğrultusunda verilmesine yönelik bir sınıflandırma sürecidir (8). Bu sürecin bilimsel temele dayandırılması ve olası hataların önüne geçilebilmesi amacıyla triyaj sistemleri geliştirilmiştir (4) . Dünya genelinde 33’ten fazla acil servis triyaj sistemi kullanılmaktadır. Bu sistemlerin çoğunluğu üç, dört ya da beş düzeyli sistemlerdir. Beş düzeyli triyaj sistemlerinin, diğer sistemlere göre daha etkin ve güvenilir olduğu bildirilmektedir. En yaygın olarak kullanılan beş düzeyli triaj sistemleri Aciliyet Şiddeti İndeksi (AŞİ), Manchester Triaj Sistemi (MTS), Avustralya Triaj Sistemi (ATS), Kanada Triaj Sistemi (KTS) şeklinde sıralanabilir. Yapılan bir meta analizde bu sistemlerin, hastaların aciliyet düzeyini belirlemede birbirlerine göre belirgin bir üstünlüğe sahip olmadığı saptanmıştır (9). Manchester Triyaj Sistemi:1994 yılında geliştirilen sistem Avrupa’da ve İngiltere’de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistemde aciliyet düzeylerinin belirlenmesinde belirli başvuru şikayetleri (öksürük, travma vb) için geliştirilmiş 52 adet algoritma kullanılır. Her bir algoritmada hastaların tıbbi değerlendirme için güvenle bekletilebileceği sürenin belirlenmesinde anahtar role sahip altı durum sorgulanır. Bu durumlar başlangıcın akut olup olmadığı, bilinç düzeyi, vücut ısısı, kanama, ağrı ve yaşamsal tehdit varlığı şeklindedir (10).Avustralya Triyaj Sistemi: 1990’lı yıllarda geliştirilen sistem Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da kullanılmaktadır. Bu sistemde hastalar tıbbi öykü, başlıca belirti ve bulguları dikkate alınarak tıbbi değerlendirme için bekletilebilecekleri süreye göre sınıflandırılır (11). Kanada Triyaj Sistemi: Sistem ATS temel alınarak 1999 yılında geliştirilmiş ve birkaç kez revize edilmiştir. Aciliyet düzeyinin belirlenmesinde ATS ile benzer şekilde tıbbi öykü, başlıca yakınmalar, yaşam bulguları, klinik muayene bulguları ve laboratuar sonuçları gibi klinik tanımlayıcılar kullanılmaktadır. Kanada ve ABD’de yaygın olarak kullanılan sistemin pediatrik hastalar için geliştirilmiş değerlendirilme ölçütleri de bulunmaktadır (12).Aciliyet Şiddeti İndeksi: Acil hekimleri ve hemşireleri tarafından 1999 yılında ABD’de geliştirilmiştir. Ülkemizde Çınar ve arkadaşları (2010) tarafından geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılan sistem, ABD ve Avrupa ülkelerinde kullanılmaktadır. Bu sistemde hastalar başlıca yakınmalar ve kaynak kullanım ihtiyacı temel alınarak kategorilere ayrılmaktadır (13). Ülkemizde acil servis triyajında, 2009 yılından beri Sağlık Bakanlığı’nın önerisi ile kırmızı, sarı, yeşil renk kodlamasına dayanan sistem kullanılmaktadır. Bu sistemde acil servislere başvuran hastalar başvuru yakınmaları, tıbbi öyküleri, belirtilerin şiddeti ve yaşamsal bulguları göz önüne alınarak aciliyet düzeyine göre kategorize edilir (6). Acil servislerde, triyaj sistemlerinin uygulanması ölüm ve sakatlık riskinin düşürülmesi için yaşamsal önem taşımaktadır (8). Etkin triyaj ile hastaların acil servislerde kalış süresinin azaltılması mümkün olabilmektedir. Böylece acil servis kalabalıklaşması önlenebilmekte ve hasta akışı güvenle sürdürülebilmektedir (14). Başvuranlar içinde tedavi önceliğinin kime ait olduğunun belirlenmesi ve gerekli bakımın gecikmeden verilmesi hasta memnuniyetini arttırmaktadır. Triyaj, bu yönleriyle acil servislerde hizmet kalitesini arttıran bir uygulama olma özelliği taşımaktadır (15). Triyajın servis işlevleri üzerindeki olumlu sonuçlarına ulaşılabilmesi için uygulamanın etkin ve doğru bir şekilde yapılması gerekmektedir. Ancak acil servislerdeki çeşitli unsurlar triyaj sürecini güçleştirebilmekte ve hatalara neden olabilmektedir. Kalabalıklaşma (16), iletişim sorunları ve ekip içi uyumun sağlanamaması bu unsurlar arasında yer almaktadır (17). Hastaların tıbbi öyküleri konusunda hatalı bilgi vermeleri, gerekli belgelerini yanlarında taşımamaları, dil sorunları, şiddet uygulamaları, klinik durumlarıyla ilgili geçmiş deneyimleri ve yanlış tıbbi bilgiye sahip olmaları da triyajda aksamalara yol açabilmektedir (18). Ayrıca fiziksel alanın yetersizliği, personel eksikliği ve güvenlik önlemlerinin yeterince alınamaması da tiyaj sürecinin etkinliğini ve verimliliğini azaltabilmektedir (19). Triyaj kararı verme süreciTriyaj süreci uygulayıcının yorumlama, ayırt etme ve değerlendirme aşamalarını tamamlayıp hasta için öncelik sırası ve alacağı bakım konusunda karar vermesini kapsar. Bu nedenle triyaj bilgi, tecrübe, problem çözme becerisi, gelişmiş bir sağduyu ve yetenek gerektirir (20). Triyaj uygulayıcıları karar verirken çeşitli stratejiler kullanmaktadır. Bu stratejiler şu şekilde sıralanabilir (21,22):Tümevarım: Bu strateji hastaya ait verileri detaylı bir şekilde toplamayı bu verilere dayanarak hastanın durumu ile ilgili tüm olasılıkları gözden geçirmeyi kapsar. Yeterli tecrübeye sahip olmayan triyaj görevlilerinin sağlam bir karar verebilmesi için oldukça önemlidir. Ancak zaman alan bir yöntemdir.Tümden gelim: Bu stratejisi hasta verilerini alırken eş zamanlı olarak mevcut sorunla ilgili olasılıkları gözden geçirebilmeyi kapsar. Uygulayıcı karar verme sürecini etkileyebilecek olan hasta bilgilerini, mevcut sorunla ilgisi olmayanlardan hızlı bir şekilde ayırır. Bu beceri uzmanlaştıkça kazanılır ve uzmanlığın bir parçası haline gelir.Örüntü tanıma: Özellikle hasta hakkında yeterli bilgi yokken hızlı karar vermeyi gerektiren durumlarda örüntü tanıma stratejisi kullanılır. Örüntü tanıma parçaları analitik bir sağduyu ile bir araya getirme yöntemidir. Klinisyenler hastaların belirti ve bulguları arasındaki ilişkiyi yorumlar ve geçmişte karşılaştığı vakalarla karşılaştırarak hasta hakkında bir karara varır. Bu yetenek tecrübeyle kazanabileceği gibi çoğu zaman sezgiseldir. Henüz yeni başlayan triyaj uygulayıcıları bilinçli problem çözme yöntemini kullanmaya gereksinim duyarken uzmanlaşmış bir triyaj uygulayıcısı örüntü tanıma yöntemini kullanabilir.Zihinsel temsil: Genellikle çok karmaşık vakaları analiz ederken durumu basitleştirmek için olayın zihinde, temsili bir resmini çizmeyi kapsar. Böylece karar vermek için gerekli esas noktaya odaklanmak kolay olur. Sorgulanması gereken bilgileri seçmek ve yanıtlarını bulmak kolaylaşır. Teknolojideki ilerlemelerle birlikte triyajı kolaylaştıracak ve etkinleştirecek çeşitli teknikler ve ürünler geliştirilmektedir. Karar destek sistemleri bu ürünlerin başında gelmektedir (23). Karar destek sistemleri, triyaj görevlilerinin kanıta dayalı güncel bilgileri kullanarak yüksek riskli hastaları belirlemesine yardımcı olmaktadır. Böylece aciliyet düzeyinin saptanmasındaki hata riski azaltılabilmektedir (24). Bu tür uygulamaların gelecekte çok daha fazla kullanılacağı ve yaygınlaşacağı düşünülebilir. HAZIRLAYANLAR:Dr. Perihan ŞİMŞEK, Prof. Dr. Abdülkadir GÜNDÜZKaynaklar:1) Kawano T, Nishiyama K, Anan H, Tujimura Y (2014). Direct relationship between aging and overcrowding in the ED, and a calculation formula for demand projection: a cross-sectional study. Emergency Medicine Journal 31(1): 19–23. 2) ER Visits Increase To Highest Recorded Level, American College Of Emergency Physician. Emergency physicians [online]. Available from: http://newsroom.acep.org /2017-09-13-ER-Visits-Increase-To-Highest-Recorded-Level. [Accessed 12 July 2019].3) Ismail, S. A., Gibbons, D. C., & Gnani, S. (2013). Reducing inappropriate accident and emergency department attendances: British Journal of General Practice, 63(617), e813–e820. doi:10.3399/bjgp13x6753954) Christ, M., Grossmann, F., Winter, D., Bingisser, R., & Platz, E. (2010). Modern triage in the emergency department. Deutsches Ärzteblatt International, 107(50), 892.5) Iserson KV, Moskop JC (2007). Triage in medicine, part I: Concept, history, and types. Annals of Emergency Medicine 49(3):275-281. 6) T.C. Resmi Gazete. Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ. 16.10.2009. Sayı: 27378, Başbakanlık Basımevi, Ankara 7) Nakao H, Uka, I, Kotani J. (2017). A review of the history of the origin of triage from a disaster medicine perspective. Acute Medicine & Surgery 4(4): 379-384.8) Farrohknia N, Castrén M, Ehrenberg A, Lind L, Oredsson S, Jonsson H, Asplund K, Göransson KE (2011). Emergency department triage scales and their components: A Systematic review of the scientific evidence. Scandinavian Journal of Trauma Resuscitation and Emergency Medicine 19(42): 1-13. 9) Zachariasse JM, van der Hagen V, Seiger N, Mackway-Jones K, van Veen M, Moll HA (2019). Performance of triage systems in emergency care: a systematic review and meta-analysis. British Medical Journal Open 9(5): 1-9.10) Review of the Manchester Trıage System Erişilebilir: https://nipec.hscni.net/download/projects/previous_work/provide_adviceguidanceinformation/review_manchestertriage/publications/ManchesterTriage-Report.pdf. Erişildi:23.04.202011) Guıdelines on The Implementatıon of The Australasian Triage Scale in Emergency Department, Erişilebilir: Shttps://acem.org.au/getmedia/51dc74f7-9ff0-42ce-872a-0437f3db640a/G24_04_Guidelines_on_Implementation_of_ATS_Jul-16.aspx Erişildi:23.04.202012) Bullard MJ, Unger B, Spence J, Grafstein E (2008). Revisions to the Canadian Emergency Department Triage and Acuity Scale (CTAS) adult guidelines. CJEM 10(02): 136–142. doi:10.1017/s148180350000985413) Çınar O, Çevik E, Salman N, Cömert B (2010). Emergency Severity Index Triaj Sistemi ve bir üniversite hastanesi acil servisinde uygulama deneyimi. Türkiye Acil Tıp Dergisi 10(3):126-131.Şimşek DÖ (2018). Triaj sistemlerine genel bakış ve Türkiye’de acil servis başvurularını etkileyen faktörlerin lojistik regresyon ile belirlenmesi. Sosyal Güvence Dergisi 7: 84-115.14) Partovi SN, Nelson BK, Bryan ED, Walsh MJ (2001). Faculty triage shortens emergency department length of stay. Academic Emergency Medicine 8(10): 990-995.15) Arslan FE, Olgun N. Erişkinlerde acil bakım triyaj: Acil bakımda önceliklerin belirlenmesi. Akademisyen Yayınevi, 2014, Ankara, Sayfa: 65-95.16) Chen LC, Lin CC, Han CY, Hsieh CL, Wu CJ, Liang HF (2018). An interpretative study on nurses' perspectives of working in an overcrowded emergency department in Taiwan. Asian Nursing Research 12(1): 62-68. 17) Bijani M, Khaleghi AA (2019). Challenges and Barriers Affecting the Quality of Triage in Emergency Departments: A Qualitative Study. Galen Medical Journal, 8:1619.18) Lyons M, Brown R, Wears R (2007). Factors that affect the flow of patients through triage. Emergency Medicine Journal, 24(2): 78–85. doi:10.1136/emj.2006.03676419) Melton N, Mitchell M, Crilly J, Cooke M (2014). Patient characteristics and institutional factors associated with those who "did not wait" at a South East Queensland Emergency Department: who are those who "did not wait" in ED? Australasian Emergency Nursing Journal J 17(1): 11-18. 20) Al-Johani AN, Aloufi AH, Mariwa RZ, Al-Omari AA (2019). The Effective Communication In Nursing Triage. Trends in Social Sciences, 1(3): 1-6.21) Emergency Triage, Machester Triage Group. 2. Bskı. Yayıncı: John Wiley & Sons, 2008. ISBN: 0470757280, 9780470757284, sayfa:122) Emergency Triage: Manchester Triage Group Advanced Life Support Group. Editörler: Kevin Mackway-Jones, Janet Marsden, Jill Windle. Yayıncı John Wiley & Sons, 2014. ISBN: 111829906X, 9781118299067, sayfa: 6-9.23) Stone EL (2019). Clinical decision support systems in the emergency department: opportunities to ımprove triage accuracy. Journal of Emergency Nursing 45(2): 220-222. 24) Bennett P, Hardiker NR (2017). The use of computerized clinical decision support systems in emergency care: a substantive review of the literature. Journal of the American Medical Informatics Association 24(3): 655-668.
https://akdeniztanitim.com/acil-servis-triyajiOTELLERE SERTİFİKASYON ALMALARI İÇİN 'İZOLASYON ODASI' ŞARTI GETİRİLDİ
Kültür ve Turizm Bakanlığınca, Kovid-19'la mücadele sürecinde, turistik tesislerin "Sağlıklı Turizm Sertifikasyonu" alabilmeleri için kriterler belirlenirken, "izolasyon alanları ve odaları" oluşturma şartı, kriterlerin başında yer aldı. AA muhabirinin, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının internet sitesinde yer alan "Konaklama tesisleri, yeme ve içme tesisleri için pandemi süresince yapılacak Kovid-19 ve hijyen uygulama şartları"ndan derlediği bilgiye göre, ulaşım ve konaklama tesisleri, sağlıklı bir tatil için gerekli önlemleri yerine getirecek, sertifikasyon almaya teşvik edilecek ama mecbur tutulmayacak. Turistik işletmeler, ulusal veya uluslararası hijyen ve temizlik malzemesi tedarikçisi kuruluş iş birliğinde, Bakanlıkça belirlenen kurum veya kuruluş tarafından yapılacak denetim sonucunda belirlenen şartları taşımaları halinde belgeyi alabilecek. Turistik işletmelerin, tüketicinin beklentilerini karşılayarak olumlu algı ve rekabet üstünlüğü yakalamaları için öncelikle tüm süreci yönetecek bir yönetici görevlendirmeleri, tüm departmanlarına yönelik protokoller hazırlamaları, çalışanlara bu konularda eğitim verilmesini sağlamaları, hijyen ve dezenfeksiyon ile sosyal mesafe konusunda etkin çalışma yürütmeleri hedefleniyor. Oteller sertifikasyon için sosyal mesafe planı hazırlayacak Oteller, misafirin otele girişinden acil durum ve izolasyona kadar farklı başlıklarda 132 kriteri şartları yerine getirerek sertifika alacak. Buna göre, sertifika almak isteyen tesisler, tüm departman ve birimleri için hijyen uygulamalarını kapsayan protokoller hazırlayacak. Otellerde, sosyal mesafe planı hazırlanacak. Ortak kullanım alanlarında alkol bazlı el antiseptiği veya dezenfektanı bulunacak. İşletme bünyesinde görev alan çalışanlara, uygulanacak plan ve protokoller konusunda periyodik temel eğitimler verilecek. Otel çalışanlarına günde iki defa vücut ısısı ölçümü yapılacak Kovid-19 ve hijyen uygulamalarına ilişkin personel alanları ve genel alanlara duvar şemaları asılacak. Hazırlanan duvar şemalarının en az 3 dilde çevirisi yapılacak. Tesiste, koruyucu kıyafet ve ekipman ile tesis girişinde de maske hazır bulundurulacak. Çalışanların işe giriş ve çıkışlarında vücut ısısı ölçümleri termal sensörle yapılarak, biyometrik yüz tanımları aynı anda kayıt altına alınacak ve takibi sağlanacak. Tesis personeline müdahale planı Otellerde, acil durumlar ile hasta, semptomlu ve şüpheli vaka tespit edilmesi halinde ulaşılacak kişi ve kurumlar belirlenecek. Misafirlerin otele girişte ve konaklamaları sırasında öksürme, halsizlik, yüksek ateş gibi hastalık durumu göstermeleri halinde tesis personelinin müdahale planı oluşturulacak. Otel içerisinde acil durumlarda izolasyon alanları ve odaları oluşturulacak. İzolasyon alanlarının kullanımı ve tahliyesi sonrasında temizlik şartları belirlenecek ve temizlik uygulamaları kayıt altına alınacak. Otellere termal kamera Gelen ziyaretçilerin termal kamera veya temassız termal sensörlü ateş ölçerlerle vücut sıcaklığı kontrolleri gerçekleştirilerek yüz görüntüleriyle kayıt altına alınması sağlanacak. Sıcaklık aralığı haricinde bir tespit mevcut ise değişimler de kayıt altına alınacak. Tesis çalışanları MEB onaylı Hijyen Eğitimi Sertifikasına sahip olacak. Kovid-19'lu hastanın odasındaki eşyalarına da izolasyon Oteller, acil durumlar ile hasta, semptomlu veya şüpheli vaka tespit edilmesi halinde uygulanacak protokolü, ulaşılacak kişi ve kurumları belirleyecek. Misafirlerin otele girişte veya konaklamaları sırasında herhangi bir hastalık belirtisi göstermeleri halinde (öksürme, halsizlik, yüksek ateş gibi) personelin, müdahale planı hakkında bilgisi olacak. Kovid-19 teşhisi konulan misafirin odasındaki nevresim, çarşaf, havlu gibi tüm tekstil malzemesi ayrı ayrı poşetlere konularak çamaşırhane veya otel dışında çamaşır yıkama hizmeti alınan firmaya iletilerek, bu ürünlerin diğer malzemelerden ayrı olarak yıkanması sağlanacak. Tesis çalışanları, kendilerinde Kovid-19 şüphesi duyduklarında veya hastalık belirtisi gösterdiklerinde durumu tesis yöneticisine bildirecek. Otellerdeki oda ve havlu kartları dezenfekte edilecek Misafirin otele giriş işlemleri, sosyal mesafe konusunda bilgilendirilmesi, bulaşı riski dikkate alınarak misafirin valiz veya eşyalarının kendisi veya belboy tarafından taşınacağına ilişkin bilgilendirmeye yönelik protokol hazırlanacak. Resepsiyonlarda alkol bazlı el antiseptiği veya dezenfektanı, koruyucu ekipmanlar bulundurulacak. Misafirlerin yapacağı ödemelerde, nakit ödeme yerine mümkün olduğunca temassız pos cihazları, online ödeme gibi yöntemler tercih edilecek. Oda kartı veya anahtarı, havlu kartı, kalem, resepsiyon zili gibi ekipmanların kullanım tekrarı olması durumunda dezenfeksiyonu gerçekleştirilerek uygun şekilde muhafazası sağlanacak. Odalar her misafir sonrası dezenfekte edilecek Odalardaki su ısıtıcıları, televizyon ve klima kumandaları misafirler otelden ayrıldığında dezenfekte edilecek. Odalarda şampuan, sabun, duş bonesi, bardak, tabak, çatal, bıçak takımları gibi malzemelerin tek kullanımlık olması için düzenleme yapılacak. Mutfaklar, otel yönetimi tarafından hazırlanmış bir temizlik protokolüne sahip olacak. Bu protokole göre gerçekleştirilen uygulamalar kayıt altına alınacak. Mutfaklarda tüm gıdalar temiz, gıdaya uygun nitelikte bir ekipman ile ve üzeri kapalı olarak depolanacak. Masalar arasına en az 1,5 metre kuralı Masalar arasında en az 1,5 metre, sandalyeler arasında ise 60 santimetre mesafe bırakılacak. Yeme ve içme alanlarında servis ekipmanları servis öncesi ve sonrası düzenli olarak temizlenecek. Otellerde ortak kullanımdaki çay ve kahve makinası, sebil, içecek makinası ve benzeri cihazlar kaldırılarak, misafirlere bir görevli aracılığıyla bu cihazlardan içecek verilmesi sağlanacak. Yemek masaları ve mobilyalarının, masa üstü ekipmanlarının (tek kullanımlık olanlar hariç) alkol bazlı ürünler ile temizlikleri her müşterinin kullanımı sonrasında gerçekleştirilecek. Açık büfede yemekleri görevliler servis edecek Masa üzerinde tek kullanımlık tuzluk, biberlik, peçetelik bulunacak. Açık büfe uygulamasının sürdürülmesi durumunda, büfede bulunan yiyeceklerin misafirler tarafından alınmaması ve yiyeceklerle temas kurulmamasına yönelik bir cam siperlik bulunacak. Önlemler dahilinde bir görevli tarafından, istenen yiyeceklerin misafire verilmesi sağlanacak. Havuz ve plajlar Sertifikasyon için, havuz suyundaki klor seviyesinin açık havuzlarda 1-3 ppm, kapalı havuzlarda ise 1-1,5 değerlerinde tutulması istenecek ve bu değerlerin periyodik olarak kayıt altına alınması talep edilecek. Havuz ve plaj çevresindeki tuvaletler, duş ve soyunma kabinleri sık sık temizlenecek ve dezenfekte edilecek. Bu çalışmalar kayıt altına alınacak. Sauna ve hamama 30 dakika sınırlaması Sauna, hamam, buhar banyosu gibi alanların kullanım süresi en çok 30 dakika ile sınırlandırılarak sonrasında en az 15 dakika, alanın temizlenmesi için düzenleme yapılacak. Bu alanlara giriş çıkış saatleri ile kişi sayısı sınırlandırması yapılacak, ilgili alanları kullanan misafirler kayıt altına alınacak. SPA içerisinde uygun hava kalitesi sağlanarak, nem oranı kontrol altına alınacak. Kese, sabun, duş jeli, şampuan gibi malzemelerin mümkün mertebe tek kullanımlık olması sağlanacak. (AA) Bakınız: İzolasyon Odaları ve Taşıması Gereken Özellikler Kaynak: http://www.tourexpi.com/tr-tr/news.html~nid=162255&u=1f00fdf0c1f5623348e716fafe04cd87&frmnw
https://akdeniztanitim.com/otellere-sertifikasyon-almalari-icin-izolasyon-odasi-sarti-getirildiYAPAY ZEKA AŞI GELİŞTİRMEDE NASIL DAHA FAZLA HIZ VE DOĞRULUK SAĞLAYABİLİR?
Tıp alanında son otuz yılda muazzam gelişmeler olsa da insan vücudu hakkında hala henüz keşfetmediğimiz çok şey var. Sağlık sektörünün misyonu bu nedenle tıp alanındaki kolektif anlayışımızın ön cephesinde sürekli şekilde denemeler yapmaktır. Bulaşıcı hastalıklara karşı atılacak adımlar bunun sadece bir tarafı fakat küresel sağlık ve yaşam beklentisini iyileştirmek açısından çok önemli bir bölümü kapsıyor.Akut hastalıkları kronik hastalıklardan ayıran en önemli konu aciliyet durumudur. Yeni bir tür hastalık ortaya çıktığında hastalığın viral doğası, modern toplumların birbiriyle olan bağlantısallığıyla birlikte tedavi gerektiren vaka sayılarında katlanarak ilerleyen çok hızlı artışlara neden olabilir. Bu hem hükümetlerin hem de sağlık altyapılarının üzerinde çok ciddi bir baskı oluşturur. Çünkü normal sosyal ve ekonomik yaşan tekrar devam edebilsin diye salgının yayılmasını önleyici tedbirler alınması gerekir ve tedaviler uygulanmak zorundadır. İlaç sektörü şirketleri burada çok kritik bir rol oynuyor. Yapay zeka (AI) ve diğer gelişmiş analitik teknolojilerin kullanımı sayesinde ilaç şirketleri tedavilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına giden süreci hızla ivmelendirebilir. Aşı geliştirme sürecine hangi aşamalar dahil? Bulaşıcı hastalıkların yarattığı aciliyet durumu bir aşı bulunmasına yönelik süreçleri kendiliğinden hızlandırıyor. Sağlık profesyonellerine etkin bir tedaviyi olabildiğince hızlı ulaştırma ihtiyacı ve buna bağlı olarak hızlı adımlar atılmasına yönelik ihtiyaç, araştırmacılar ve doktorlardan düzenleyici otoriteler ve üreticilere birçok kurumu birleştiriyor ve harekete geçiriyor. Bu gruplar yorulmadan ve kararlı bir hedef için çalışsa bile aşı geliştirmenin tüm süreçleri yılları bulabiliyor. Bir tedavinin piyasaya sunulmaya hazır hale gelmesinden önce birçok adım var. Bu adımlar şöyle: Araştırma aşaması; Aday aşıların kısa listeye alınması için binlerce bileşenle yapılan çalışmalar ve bağışıklığın nasıl tepki verdiğine ilişkin araştırmalarKlinik deney öncesi aşama; Gerekli antijenlerin belirlenmesi ve aşı konsept ve tasarımına dönüşmesi için yapılan laboratuvar analizleriKlinik geliştirme; aşının farklı karakterdeki test grupları üzerinde denenmesiOtoritelerin gözden geçirmesi ve onayı; aşının güvenliğinin onaylanması ve sağlık düzenlemeleriyle uyumunun teyit edilmesiÜretim ve kalite kontrol; kitlesel dağıtıma hazırlık için aşının geliştirilmesiÜretilen aşının etkinliği ve güvenliğini sağlamak, yan etkilerinin düzgün bir şekilde anlaşılması ve hastalık riski yeterli oranda minimize edilene kadar tutarlı ve ölçeklendirilebilir şekilde üretilebilmesi için tüm bu adımlar şart. Geçmişte bu sürecin karmaşıklığı, düzenlemeler ve her bir aşamadaki maliyetler ortaya çıkan sağlık sorunlarına verilen tepkileri yavaşlattı. Şimdi yapak zeka alanındaki gelişmiş teknolojiler sayesinde tedavileri sahaya ulaştırdığımız süreçleri hızlandırma fırsatımız var. AI bu sürece nasıl katkı sağlayabilir? Aşı geliştirilmesi gibi karmaşık bir konuda geceden sabaha bir gelişmeyi asla bekleyemeyiz. Fakat bu süreci aksatan bazı kısıtları ve darboğazları ortadan kaldırmak konusunda bir şeyler yapabiliriz. Veri analitiği otomasyonundaki gelişmeler ve her bir keşif safhasında ne olduğuna ilişkin görselleştirmelerin iyileştirilmesi bazı verimsizlikleri ortadan kaldırabilir, aşı geliştirme sürecini hızlandırmaya yardımcı olabilir ve yüksek ölçekte üretim için operasyonları kolaylaştırabilir. İşte her aşamada AI teknolojilerinin oynayabileceği roller: Araştırma/klinik deney öncesiİlaç keşfinin ilk fazları genelde daha önceki çalışmaları ve tedavileri temel alarak aday aşıları filtreleme süreci içerir. Araştırmacılar muazzam büyüklükteki dijital veri kütüphanelerini işlemek için AI kullanabilirler (binlerce ilaç bileşeninin özelliklerini analiz etmek gibi adımlarda). Ve potansiyel tedavi adaylarına giden bu süreçte manuel işlemlerden çok daha kesinlik sağlanacaktır. AI bu aşamalarda karmaşık insan verisinden oluşan DNA dizilimleri için de kullanılarak klinisyenlerin genetik uyum ve bağışıklık tepkisi testlerini yapmalarına olanak sağlar. Klinik geliştirme ve deneylerUygun bileşenler belirlendikten sonra süreç bu bileşenleri test etmeye geliyor. Farklı hastalar yaş ve tıbbi geçmiş gibi farklı etkenler nedeniyle tedavilere farklı tepkiler gösterir. Bu nedenle testler hastaların tedaviye kötü bir tepki verebileceği marjinal vakaları dahi kapsayacak kadar kapsamlı olmalıdır. Derin öğrenme algoritmaları konusunda öğrenim görerek araştırmacılar bu testleri de daha önce hayal bile edilemeyecek hızda gerçekleştirebilirler - aday aşıyı fiziksel olarak denek hastalara uygulamadan önce dahi testler yapılabilir. Bu algoritmalar bulaşıcı hastalıklarla savaşacak antikorları belirlemek ve örneklendirmek için de kullanılabilir - hız ve maliyette ciddi iyileşmeler de sağlayarak. Gelişmiş analitik ve veri görselleştirme ile insan vücudunun potansiyel aşıya olan tepkisi daha hızlı belirlenerek testlerin daha hızlı olması sağlanabilir ve daha düşük hata oranlarıyla daha karmaşık analizler yapılabilir. Üretim ve QAAşı ürünlerinde otorite onaylarından sonra, aşının dünya genelinde hastane ve kliniklere dağıtılmak üzere geliştirilmesi için bir yarış başlar. Bu safhanın, aşıyı üreten üreticiler üzerinde ciddi operasyonel sonuçları olur, üretim kapasitesi, ürün kalitesi ve optimum ambalaj çözümü gibi konularda çok hızlı kararlar verilmesi gerekir. AI ve sensör temelli teknolojilerin gücünü birleştirerek üreticiler granüler (taneli) verileri geniş tedarik zincirinde verime dönüştürebilirler. Bu sayede üretim sürecindeki talep-arz uyumsuzluklarından kaçınılmış olur ve ürünlerin dağıtım sırasında bozulma riski minimize edilir. İhtiyaç anında daha hızlı tedavilerBir virüs salgını politika yapıcılarından sağlık otoritelerine, doktorlardan üreticilere kamu sağlığı yönetimindeki herkes için benzeri görülmemiş zorluklar teşkil edebilir. Politika yapıcılar ve sağlık otoriteleri enfeksiyonun testi için hızlı eyleme geçebilirken, doktorlar ve üreticiler ise daha hızlı tedavi sunma baskısı altındadır. Bir aşı geliştirilmesi sürecinde yeni verimlilikler elde etmek belirli vakaların tedavilerinde kayda değer fark yaratarak sağlık altyapıları üzerindeki baskıyı azaltabilir ve daha iyi iyileşme oranlarına katkı sağlar. AI yetkinlikleri aşı/tedavi geliştirme tarafındaki oyuncuların baskı altında daha hızlı eyleme geçebilmesine olanak sağlar. Derin öğrenme gibi teknikler ve gelişmiş veri görselleştirme gibi teknolojiler yeni virüslere uygun tedavileri araştırırken karşılaşılan karmaşıklıkların giderilmesine olanak sağlar ve mevcut araştırmaları dayanak almaları sürecini kolaylaştırır. Üretim ve dağıtım tarafında da AI kullanımıyla faydalar sağlanabilir; Üreticiler ilaçların bu kadar belirsiz koşulların olduğu bir durumda bile piyasaya hızlı bir şekilde ulaştırılmasında çok önemli bir rol oynar. İlaç üretiminde AI’nin rolü hakkında daha fazla bilgi almak için www.rockwellautomation.com
https://akdeniztanitim.com/yapay-zeka-asi-gelistirmede-nasil-daha-fazla-hiz-ve-dogruluk-saglayabilirÜNİVERSİTE TEMİZODALARINDA SOSYAL MESAFEYE DAYALI ÇALIŞMA ESASLARI VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Dünya Sağlık örgütünün 11 Mart tarihli bildirgesinde açıkladığı Covid 19 Pandemisi ilanı üzerine mevcut laboratuvar çalışmaları tekrar gözden geçirilmeye başlandı. Yüksek Öğrenim kurumun 13 Mart tarihli bildirgesi ile de tüm fonksiyonlar acil durum planlarına uygun olarak tekrar düzenlendi veya gerektiği durumlarda faaliyetlere son verildi.Son dönemde açıklanmış olan normalleşme süreci planlamalarına dayanarak laboratuvarlara ve kampüse geri dönülmesi umut edilmektedir. Bu süreç kapsamında çalışma faaliyetlerinin nasıl gerçekleştirileceğine dair sosyal mesafeye dayalı çalışma esaslarının ve alınması gereken önlemlerin planlanması gerekmektedir.Öncelikli olarak:a) Laboratuvar yöneticilerinin önceliklendirmesine göre faaliyete açılacak alanların planlanmasıb) Laboratuvar çalışmalarının gerçekleştirilmesi sırasında gözetilmesi gereken minimum sosyal mesafeye göre alanda aynı anda çalışabilecek optimum kişi sayısının belirlenmesic) Laboratuvar yeteneklerine göre hizmet verecek ekipman/cihazların belirlenmesid) Hizmet verecek ekipman/cihazların standart kullanım prosedürlerine göre gerekli minimum çalıştırma isterlerinin belirlenmesi (bina gereklilikleri-elektrik-su-gaz-havalandırma)e) Kişi/çalıştırma isterlerine göre günlük çalışma vardiya sisteminin oluşturulması tavsiye olunur.Bu listeye göre hangi alanda, hangi kişilerin, hangi ekipmanları hangi gün ve saatte çalıştırabileceğinin planı yapılabilir.ASHREA’nin COVID 19 rehberinde bildirilen iyi uygulamalar kılavuzuna göre özellikle hava yoluyla bulaşı riskinin en düşük seviyeye indirilmesi için gerekli önlemlerin alınması tavsiye edilmektedir. Bu anlamda üniversite kampüslerinde bulunan temizoda alanlarında araştırma faaliyetlerinin devam ettirilebilmesi için yapılabilecekler aşağıda ayrı olarak düşünülebilir:a) Pozitif havalandırmanın esas olduğu temizodalarda havalandırma planlarının gözden geçirilip, personel bulaşı riskinin en aza indirilebilmesi amacıyla giyinme/soyunma odalar ve malzeme transfer alanlarındaki prosedürler tekrar düzenlenmeli ve sınırlı insan trafiğine izin verilmelidir.b) Temizoda giysilerinin günlük tek kullanımlık elbiseye çevrilmesi ve/veya kişisel kullanıma verilen dayanıklı temizoda giysilerinin kullanım sonrası her gün dezenfeksiyonu, yedeklenmesi veya yapılamıyorsa kapalı, hava geçirmez torbalarda saklanması sağlanmalıdır.c) Ortak kullanılan tüm kişisel koruyucu ekipmanlar bireysel hale getirilmelidir (yüz siperliği/ gözlük gibi).d) Eldiven, bone, maske gibi yoğun kullanılan kişisel koruyucu ekipmanlar temizoda girişinde soyunma odasının imkan verdiği ölçüde birbirinden ayrı şekilde kullanıcıya sunulmalıdır.e) Kullanıcıların temizodaya girişlerinden önce kullanmakta oldukları eldiven ve hijyenik maskeleri değiştirmeleri zorunlu tutulmalı ve bu atıkların bulaşısı yüksek riskli atık seviyesinde bertarafı sağlanmalıdır.f) Hava duşuna her seferde sadece tek bir kişinin girmesine izin verilmelidir.g) Alanda kullanıcıların değdiği tüm yüzeylerin günlük çalışma öncesi dezenfeksiyonu sağlanmalıdır.h) Yoğun kimyasal gerektiren çalışmalar, sosyal mesafe ve vardiya koşullarına bağlı olarak ayrı olarak planlanmalıdır.i) Bakım & Onarım faaliyetleri sırasında olabilecek hava dalgalanmalarına karşı aksiyon planı hazırlanmalıdır.j) Temizoda klimaları/havalandırma istasyonlarında kullanılan filtrelerin değişimlerinde tehlikeli atık prosedürü uygulanmalıdır.k) Temizoda atık hava plenumu olarak kullanılan alanlarda N95, FFP2/FFP3 tipi maskenin kullanımı zorunlu tutulmalıdır.l) Negatif basınçlı alanlarda egzoz emiş noktalarının önlerindeki/üzerlerindeki engellerin kaldırılması, personelin bu noktalarda en düşük seviyede bulunmasına özen gösterilmelidir.Bu önlemlerden farklı olarak, sosyal mesafeye uygun çalışma koşulları yaratılmalıdır. Dünya Sağlık örgütünün bildirdiği iyi uygulamalar rehberlerine göre:a) Maskesiz kişilerin ortak alanları kullanmasına izin verilmemelidir.b) Ofis alanları ve ortak alanlarda malzeme paylaşımı en düşük seviyeye indirilmelidir.c) Tüm toplantılarda internet uygulamalarının kullanılması özendirilmelidir.d) El, yüz hijyeni sağlanması amacıyla ortak alanların giriş ve çıkışlarında kişisel kullanıma uygun dezenfektan üniteleri bulunmalıdır.e) İdari/akademik personelin sağlık durumları yakından incelenmeli, hastalık emaresi bildiren çalışanların en kısa sürede uzman sağlık personeline başvurması sağlanmalıdır.Yukarıda tavsiye edilen bu önlemlerin gerekliliği ve uygulanabilirliği uzman kişilerce tekrar değerlendirilmeli, ek önlemler ve uygulamaların gerekebileceği gözden kaçırılmamalıdır. İş destek ve devam protokolleri bu önlemlere göre tekrar planlanmalı ve aksiyonlar süreçlenmelidir. Burak Birkan, Ph.Dbbirkan@gmail.com1 https://www.who.int/dg/speeches/detail/who-director-general-s-opening-remarks-at-the-media-briefing-on-covid-19---11-march-20202 https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2020/coronavirus_bilgilendirme_1.aspx3 https://www.ashrae.org/file%20library/technical%20resources/covid-19/eiband-airbornetransmission.pdf4 https://www.jdcooling.com/covid-19-cleanroom/5 https://www.who.int/who-documents-detail/getting-your-workplace-ready-for-covid-19-how-covid-19-spreads
https://akdeniztanitim.com/universite-temizodalarinda-sosyal-mesafeye-dayali-calisma-esaslari-ve-alinmasi-gereken-onlemler