Arama Sonuçları..

Toplam 10 kayıt bulundu.

CORONAVİRÜSLE TOPYEKÜN MÜCADELEYE BOĞAZİÇİ DESTEĞİ

Boğaziçi Üniversitesi farklı alanlarda çalışan akademisyenleriyle yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında Sağlık Bakanlığı koordinasyonuyla Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) başlattığı aşı, ilaç ve tanı kiti geliştirme projelerinin yanı sıra tedavi süreçlerinde çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarının yerli üretimine yönelik projeler için destek verici çalışmalara başladı. Korona testi sayılarını hızlıca arttırmak üzere Boğaziçi’nden 6 adet cihaz TÜSEB'in koordinasyonu ile çeşitli kamu kurum, üniversite ve özel sektörden cihaz destekleri alındı. Bu çerçevede Koronavirüs ile mücadele çalışmaları kapsamında test sayılarını hızlıca arttırmak üzere hali hazırda TÜSEB bünyesinde biri İstanbul diğeri Ankara’da iki test merkezi kuruldu. Bu merkezler, test kapasitesini yaklaşık 2 katına çıkartarak günde 10.000 ek test yapılmasının önünü açacak. Bu çalışmalara destek amacıyla Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çevre Bilimleri ve Biyomedikal Mühendisliği Enstitülerinde bulunan 6 adet qRT-PCR cihazı TÜSEB yetkililerine teslim edildi ve ihtiyaç duyulan Korona Tanı laboratuvarlarına gönderildi. Aşı geliştirme projesi kapsamında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, TÜBİTAK ve TÜSEB’in kurduğu konsorsiyumda yer alan Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim  Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören ve ekibi ise Koronavirüs aşısı için çalışmalara başladı. Onaylanmış bulunan “ASC Zerrecik Teknolojisi kullanılarak SARS-COV2 (COVID-19) Aşı Geliştirilmesi” temalı proje ekibinde Boğaziçi Üniversitesi MBG’den Dr. Öğr. Üyesi Tolga Sütlü, İstanbul Teknik Üniversitesi MBG’den Prof. Dr. Gizem Dinler Doğanay ve TÜBİTAK-MAM-Gen Mühendisliği Enstitüsü müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin yer alıyor. Uzmanların çalışmalarını kolaylaştırmak üzere Bebek Kapı’da faaliyet gösteren Bebek Misafirhanesi de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından araştırmacıların konaklayabilmeleri için düzenlendi. Boğaziçili Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyeleri gönüllüleri mobilize etti Konuyla ilgili görüş aldığımız Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve Moleküler Biyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tolga Sütlü, Doç. Dr. Umut Şahin ve Doç.Dr. Arzu Çelik Fuss’un da destekleriyle yürütülen çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: ‘’Moleküler Biyoloji Derneği Yönetim Kurulu’nda bulunan dört MBG öğretim üyesi Korona testlerinin yaygınlaşması için önderlik etti.  Bu kapsamda öncelikle sosyal medya üzerinden 5000 üzerinde uzman moleküler biyologa ulaşıldı bu uzmanların listesi TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu’na iletildi. Sosyal medya mobilizasyonu ve görev alacak uzmanların belirlenmesinde Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Tolga Sütlü efektif bir çalışma yürüttü.  Listede en tecrübeli 180 kişi ile ilgili internet üzerinden mülakatlar yapıldı ve Ümraniye Eğitim ve Araştırma ile Ankara’daki Aziz Sancar Araştırma merkezlerinin Korona testi yapacak eğitimli iş gücü hızlıca mobilize edildi. Bu gönüllüler 31 Mart itibarı ile eğitimlerini tamamlayarak test yapmaya başladı. Halen günde 20 bin üzerine çıkan sonuçlanan test sayılarında bu uzmanların katkıları büyük. Üç vardiya 8 saat çalışan bu biyologlar tam kapasiteye erişildiği takdirde günde 10 bin üzerine sonuç verebilecek.  Bu olumlu örneklerden de güç alan TÜSEB halen İstanbul, İzmir, Bursa, Gaziantep ve diğer illerde de benzer merkezleri hızla çalışır düzene getirmekte. Burada eksik olacak qRT-PCR cihazları Boğaziçi Üniversitesi dahil tüm ilgili üniversitelerden geçici süre toplandı. Ayrıca bir yıl önce MBG bölümünden doktora derecesi ile mezun olan ve Moleküler Biyoloji Derneği Yönetim Kurulu’nda  öğrenci temsilcisi olarak yer alan Dr. Burçin Duan Şahbaz da fiilen test merkezinde qRT-PCR sistemi ile tanı yaparak katkıda bulunuyor. MBG Bölümü’nden Doç.Dr. Arzu Çelik Fuss ise çeşitli ihtiyaç duyulan sarfların hastanelere ulaştırılması için koordinasyon görevi üstlendi.  Gerekli olması durumunda Dr. Çelik ve MBD daha kapsamlı sarf tedarik mobilizasyonunu da sağlamaya niyetli’’. Solunum cihazları üretimine Boğaziçi'nden destek Boğaziçi Üniversitesi ayrıca koronavirüs hastalığının tedavi süreçlerinde çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarının yerli üretimine yönelik projelere de destek verecek. Bu çalışmalar ise Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi ve İSEK Kurucu Koordinatörü Prof. Dr. Cengizhan Öztürk‘ün koordinatörlüğünde yürütülecek.15/04/2020

https://akdeniztanitim.com/coronavirusle-topyekun-mucadeleye-bogazici-destegi

Belek´te ilk Sağlıklı Turizm Belgesi´ni alan otele ilk misafir geldi

Dünyanın önemli turizm destinasyonları arasında yer alan Antalya'da, normalleşme süreci kapsamında Sağlıklı Turizm Belgesi'ni alan otele ilk müşterisi geldi.


Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yaklaşık 2,5 aydır kapalı olan turizmin başkentindeki beş yıldızlı oteller, normalleşme süreci ile kapılarını müşterilerine açmaya başladı.Yerli ve yabancı binlerce turistin tercih ettiği Belek Turizm Bölgesi'nde bulunan ve Türkiye'de "Sağlıklı Turizm Belgesi" alan ilk otel, ilk müşterisini de koronavirüs tedbirleri kapsamında karşıladı.Kente gelen ilk yerli turist Kayseri'den Derda Kürklü, 7 aylık hamile eşi Öznur Kürklü ile 8 yaşındaki oğulları Mustafa Alp Kürklü oldu. Otel girişinde alkışlarla karşılanan Kürklü ailesinin girişte ateşleri ölçüldü, maske ve dezenfektan verildi. Ayrıca aileye kokteyl içecek takdim edildi.Derda Kürklü, gazetecilere 90 gündür evde bulunduklarını söyledi. Daha önceden tatil planı yaptıklarını, ertelemeyi düşünürken otelin açıldığını anlatan Kürklü, "Otel ile önceden görüştük, hijyen konusunda gerekli bilgileri aldık ve tatil yapmaya karar verdik." dedi. Bir hafta tatil yapacaklarını aktaran Kürklü, keyifli bir hafta geçirmeyi umduklarını dile getirdi. Derda Kürklü'nün hamile olan sağlık çalışanı eşi Öznur Kürklü de önceleri biraz tedirgin olduklarını ancak otel yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler ve uygulamalar hakkında aldıkları bilgiler sayesinde tedirginliklerinin kalmadığını belirtti."Rezervasyonlar artarak devam ediyor"Otelin Kalite Müdürü Asuman Koçoğlu da tesiste sosyal mesafe kurallarını dikkate alarak yeniden dizayn çalışmalarını gerçekleştirdiklerini söyledi. Otelin belirli noktalarına dezenfeksiyon istasyonu kurduklarını ve personeli eğittiklerini anlatan Koçoğlu, restoranlarda masaların, lobide koltukların, sahilde, havuz kenarlarında şezlongların sosyal mesafe kuralına göre ayarlandığını anlattı.Uyarı levhalarının dört dilde hazırlandığını ve tesisin tüm alanlarına asıldığını aktaran Koçoğlu, SPA, hamam, spor merkezinin de açık olacağını, bu alanlarda da gerekli önlemleri aldıklarını bildirdi. Sauna, masaj, buhar odası gibi bölgelerin de randevu sistemi hizmet vereceğini ve en fazla yarım saat kullanılacağını belirten Koçoğlu, misafirin çıkışta dezenfekte edileceğini söyledi. Ayrıca Kovid-19 şüphelisi misafirler için de kriterlere uygun izolasyon odası oluşturulduğunu vurgulayan Koçoğlu, doktor tarafından kontrolünün yapılacağını, gerektiğinde hastaneye yönlendirileceğini aktardı. Misafirler için bilgilendirme afişleri hazırlandığını dile getiren Koçoğlu, "Salgına karşı nasıl tedbir aldınız, ne tür çalışmalar yaptınız? gibi çok soru geliyordu. Biz de bunlarla ilgili bir veri hazırladık, müşterilerimize sunduk. Bize güvenen ilk misafirlerimizi ağırlamaya başladık. Normalleşme adımları ve bu haberlerle rezervasyonlar gün içinde artarak devam ediyor." dedi.  

https://akdeniztanitim.com/belekte-ilk-saglikli-turizm-belgesini-alan-otele-ilk-misafir-geldi

UZAKTAN EĞİTİM 7/24 ÖĞRENME İMKANI VERİR

Koronavirüs salgını nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi’nde tüm derslerde uzaktan eğitim 6 Nisan’da başladı. Türkiye genelinde yükseköğretim kurumları ile ilk ve ortaöğretim düzeyinde de uzaktan eğitimler devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuna Tuğcu ve ekibi ise 16 yılda 20 binden fazla öğrencisine kendi geliştirdikleri özgün sistemle programlama öğretmeyi başardı. 2004’ten beri geliştirilmekte olan sistem sayesinde aynı anda yüzlerce öğrenci interaktif olarak programlama öğrenebiliyor. Sorularımızı yanıtlayan Prof. Tuğcu, çevrimiçi (online) eğitimin 7/24 öğrenme fırsatı sunduğunu belirterek, “İyi kurgulanmış çevrimiçi eğitim sayesinde öğrenciler istedikleri an ve istedikleri her yerde öğrenebilir. Çevrimiçi eğitim içeriğin canlı ve interaktif (etkileşimli) olmasını sağladığı için hem uzaktan eğitim hem de yüz yüze örgün eğitimi güçlendiriyor. Geliştirdiğimiz sistem sadece üniversite değil, ilk ve ortaöğretim düzeyinde de programlama eğitiminde niteliği artırabilir. Bunun için elimizde iyi bir örnek var” diyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde 2020 Bahar dönemi eğitim ve öğretim faaliyetleri 33 lisans ve 67 lisansüstü programda kayıtlı 15.692 öğrenciye uzaktan eğitim yöntemleri ile yapılacak şekilde tasarlandı. 6 Nisan'da başlayan çevrimiçi eğitimlerin geliştirilmesine katkı sağlayan ve üniversitedeki programlama derslerini 2004’te uzaktan eğitime taşıyan bilgisayar mühendisliği bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuna Tuğcu, bu alanda uzman bir bilim insanı. "Programlamaya Giriş" ile "Nesne Tabanlı Programlama" dersleri için geliştirdiği çevrimiçi sistemle aynı anda yüzlerce katılımcıya interaktif eğitim olanağı sağlayan Prof. Tuğcu, 16 yılda 20 binin üzerinde öğrenciye programlama öğretti. Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Ofisi’nin sorularını telekonferans yöntemiyle yanıtlayan bilim insanı, uzaktan eğitim ve geliştirdiği sistemi şöyle anlatıyor: “SİSTEMİ GELİŞTİRMEYE 2004’TE BAŞLADIK”2004’te Programlamaya Giriş dersini ilk kez uzaktan eğitimle vermeye başladım. Sistemin ilk jenerasyonu sadece C dili sınavlarındaki öğrenci yanıtlarını otomatik notlandırmayı sağlıyordu. 2007’de geçtiğimiz web tabanlı ikinci jenerasyon sistem ise tüm dünyada türünün ilk örneğiydi. Dağhan Dinç’in büyük emekleriyle geliştirdiğimiz “Online Compiler” isimli bu sistem öğrencilerin evde ve okulda sürekli kullanabildikleri, içerik içinde derlenebilen örnek kodları barındıran bir sistemdi. 2013’teyse öğrencilerimizin evlerinde bilgisayar ve internet imkanlarının gelişmesiyle çevrimiçi ve çevrimdışı çalışabilen ve sektörde yoğun kullanılan Eclipse geliştirme ortamına gömülü üçüncü jenerasyon Teaching.Codes sistemini geliştirdik. "Teaching.Codes" ile "C/C++" dilinin yanı sıra "Java", "Python", "Ruby", "NodeJS", "Go", "Perl" ve "R" gibi popüler dilleri de destekliyoruz. Bu sistemde öğrencilerimiz aynı uygulamanın içinden hem ders içeriğine ulaşıyor hem de tek tuşa dokunarak uygulamanın içindeki canlı örneği kendi bilgisayarına indirip Eclipse’e transfer edip otomatik olarak dersin hocasının anlatmakta olduğu dosyayı açmış ve hocanın anlatmakta olduğu satıra odaklanmış oluyor. Bütün bunların tek tuşla yapılıyor olması büyük sınıflarda örneğe geçerken her öğrencinin farklı bir sorun yaşaması ve derste dikkatin dağılmasının önüne geçiyor.Ayrıca ders içeriği içinde yanıtı gizleme ve gösterme, hatırlamak için başka bir bölüme atlayıp kalınan sayfaya geri dönme gibi basit görünen ama derste öğrencinin dikkatinin dağılmamasını ve öğretimi kolaylaştırıcı özellikler içeren canlı içerik eğitimin kalitesini artırıyor.  "HER HAFTA 450 ÖĞRENCİYE QUİZ VERİYORUZ"Teaching.Codes ayrıca yüzlerce öğrenciye aynı anda sınav veya quiz (küçük sınav) yapma ve yanıtları otomatik notlandırma imkanı sağladığı için hem öğretim üyesinin araştırmaya da vakit bulmasına fırsat veriyor hem de yüzlerce hatta binlerce kişiye ders anlatma imkanı sağlıyor. Giriş Programlama dersimizde her hafta 450 öğrenciye quiz veriyoruz. Bu 450 öğrencinin sınavlarının değerlendirilip her öğrencinin her sınavı için ayrı ve oldukça detaylı karneler üretmemiz ise toplam 20 dakika sürüyor. Yaptığımız birçok quiz ile hem öğrencilerimizin üzerindeki sınav baskısı azalıyor, hem de programlamayı daha iyi öğrenmeleri sağlanıyor. Sınavlar da sistem tarafından değerlendirildiği ve detaylı karne ile tüm hatalar gösterildiği için öğrenciler sınav sonuçlarını daha az sorguluyor. Ayrıca sınav sırasında öğrencilere her soru için test senaryoları da verdiğimiz için sınavları öğrenci için bir öğrenme tecrübesine çeviriyoruz. "SİSTEMİMİZ TÜRKİYE ÖRNEK OLABİLİR"Uzun yıllardır uzaktan programlama eğitim konusunda çalışıyorum. Geliştirdiğimiz üçüncü nesil sistemimiz, üniversitelerimiz ile ilk ve ortaöğretim düzeyinde de iyi bir örnek olabilir. Türkiye’de tüm üniversitelerde olmadığı gibi, tüm ilk ve ortaöğretim okullarında da eğitim kalitesi aynı seviyede değil. Boğaziçi’nde programlama derslerinde kullandığımız bu sistem, her yerde programlama eğitiminde kalitenin artmasını ve ülke çapında homojen olmasını sağlayacaktır. Bunun için elimizde iyi bir örnek var ve değerlendirilebilir. "UZAKTAN EĞİTİM YENİ FIRSATLAR SUNACAK"Boğaziçi’nde de Koronavirüs salgını nedeniyle tüm dersler uzaktan eğitim kapsamına alındı. Uzaktan eğitimle ilgili öğrenci ve eğitimcilerde soru işaretleri olabiliyor. Ben çevrimiçi eğitim ile yüz yüze eğitimin bir arada olduğunda en iyi verimin alındığını düşünüyorum. Yüz yüze eğitimin duraklaması öğrencilerimle ders sonrasında dersliğin önünden sohbet etme imkanımızı kaldırdı. Ancak uzaktan eğitimle öğrencilerimize 7/24 öğrenme fırsatı sunmuş oluyoruz. Yüz yüze ders birkaç saat sürerken, uzaktan eğitim sabaha karşı saat 3’te bile çalışmanızı sağlayabiliyor. Uzaktan eğitim doğru altyapı ve içerikle tasarlandığında çok değerli  imkanlar sunabilir. Boğaziçi’nde başlayan uzaktan eğitim döneminin de öğrencilerimize yeni fırsatlar sunacağını düşünüyorum.  15/04/2020   

https://akdeniztanitim.com/uzaktan-egitim-724-ogrenme-imkani-verir

Turizm Endüstrisi Akreditasyon Kuruluşlarına “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” Denetlemesi İçin Yılda 60 Milyon TL Ödeme Yapacak

Sağlıklı Turizm Sertifikasyon programı, "Yolcu sağlığı ve güvenliği", "Çalışan sağlığı ve güvenliği", "Tesislerde alınan önlemler" ve "Ulaşım araçlarında alınan önlemler" olmak üzere 4 ana başlıkta toplanıyor. 160 kriterin yer aldığı 'Sağlıklı Turizm Sertifikası' alınmasının zorunluluk değil gönüllülük esasına bağlı ve müşteri güvenliği ön plana alınmaktadır.“Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanlıklarının katkıları ve Birliğimizin de dahil olduğu tüm sektör paydaşların iş birliğiyle hazırlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda havalimanı işletmeciliği, yerli hava yolları, karayolları ve turizm tesisleri için ayrı ayrı oluşturulan pandemi protokolleri ve sertifikasyon süreçlerini 04 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla tamamladı.Koronavirüs salgınına yönelik alınacak önlemler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programına 11 günde 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yapıldı.Sertifikasyona bakanlık belgeli 4105 belgeli tesisten 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yaptı.Sertifikasyon için en yüksek başvuru 483 otel ile Akdeniz Bölgesi’nden gelirken bunu 466 otelle Marmara takip etti. Üçüncü sırada ise 257 otelle Ege yer aldı.İç Anadolu Bölgesi’nden 94, Karadeniz’den 59, Güneydoğu Anadolu’dan 29, Doğu Anadolu’dan ise 10 otel sertifikaya başvuru yaptı.
Sertifikayı verecek olan firmalar tesislere aylık düzenli kontrol ve denetimler yaparak standartların korunmasını sağlayacak. Otellerin sertifika için ödeyeceği ücret ise, yatak sayısına bağlı olarak aylık 400 ila 2 bin 600 TL arasında değişiyor. Yeme – içme tesislerinde de bu ücret metrekaresine göre 400 ila 1.250 TL arasında bulunuyor.11 firma sertifika veriyor.Sertifika veren firmaların listesi şöyle: BV Inspektorate, Control Union, DQS Denetim ve Belgelendirme, Isa Denetim Belgelendirme ve Eğitim, Llyod’s Register Gözetim, RoyalCert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri, SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri, Türk Standardları Enstitüsü Sistem Belgelendirme Grup Başkanlığı, TÜV Rheinland, TÜV SÜD Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. TÜV Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş.Sertifika Kriterleri : http://www.turob.com/Files/dosyalar/pdf/2068EKA.pdfSertifikalı Konaklama Tesisleri : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=1Sertifikalı Restoran / Kafe : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=2  

https://akdeniztanitim.com/turizm-endustrisi-akreditasyon-kuruluslarina-saglikli-turizmsertifikasyon-denetlemesi-icin-yilda-60-milyon-tl-odeme-yapacak-1

OZON GAZININ ve PLAZMA SİSTEMLERİNİN SU, İÇ ORTAM HAVA ve YÜZEY DEZENFEKSİYONUNDA KULLANIMI

Günümüzde ozon gazı, iç ortam havasının kalitesini arttırmakta kullanılmakta ve insan sağlığını korumaktadır. ABD Gıda ve İlaç Kurumu’nun (Food and Drug Administration, FDA), ozonun su ve gıdalarda kullanımının güvenli olduğunu bildirmesinin ardından, dezenfektan özelliğiyle ozon gazının diğer endüstri alanlarında da kullanımı artmıştır. Korona nın hayatımıza getirdiği en önemli katkılar artık eskiden dikkat etmediğimiz fakat korona ile önem kazanmış olan temizlik ve hijyen kurallarıdır.  Oteller insanların para karsılıgı eğlenmek yada ticari amaçlı sehayatlerininde konaklama eğlenme ve yemek hizmeti aldıkları toplu yaşam alanlarındandır.  Toplu yaşam alanları olması sebebi ile hijyen konusu oldukça fazla önem arzetmektedir ve hijyen artık otellerde 6. Yıldız olarak öne çıkacaktır.  Otellerde odalar havalandırmalar, içme suları ve atıksular havuzlar toplantı salonları spalar spor salonları kafeler restaurantlar barlar lobiler bir bütün olarak hijyene dikkat edilmesi gereken yerlerdir.  Hijyende kullanılabilecek metotlar UV, kimyasal metotlar, filtrelemeler, ozon ve plazma metotlarıdır.  Bunlardan ozon ve plazma sistemleri diğerlerine göre artısı olan sistemlerdir ve en güçlü dezenfaktantlardandır. En popüler dezenfektan klor ile karşılaştırıldığında dezenfeksiyonda 50 kat daha etkilidir ve etkisinin etkileri 3.000 kat daha hızlı görülebilir.Ozon gazının yaygın olarak kullanılması, diğer dezenfektanlara göre daha güçlü bir etkiye sahip olması ve çözündükten sonra geriye kalıntı bırakmamasından kaynaklanmaktadır. Ozon gazı, yüksek okside edici özelliği ile organik ve inorganik yapılarla tepkimeye girmektedir. İçme sularının dezenfeksiyonu ve istenmeyen tat, koku, rengin giderilmesinde, havanın dezenfeksiyonunda ozonun yüksek oksidasyon gücü rol oynamaktadır. Ozon, mikroorganizmaların hücre duvarını parçalamaktadır. Böylece hastalık yapıcı mikroorganizmalar inaktive edilmektedir. Organik bileşenlerle de girdiği oksidasyon reaksiyonları sonucunda, daha küçük karbonlu bileşenler oluşmaktadır.Hava kalitesi insan sağlığı üzerinde oldukça etkilidir. Bir insanın günde ortalama 13.000–16.000 litre hava soluduğu bildirilmiştir. Bu noktada ozon jeneratörleri, solunan havada süspanse olmuş parçacıkların etkin şekilde temizlenmesini sağlamaktadır. Ozon gazının üretimi için korona deşarj ozon jeneratörleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Korona deşarj ile ozon üretim mekanizması, oksijence zengin gazın elektriksel alandan geçirilmesine dayanmaktadır. Yoğun enerji, bazı oksijen moleküllerinin parçalanmasını, oluşan oksijen atomlarının diğer oksijen molekülleriyle birleşerek üç oksijen atomlu ozon molekülünü oluşturmasını sağlamaktadır. Ozon kullanımındaki en büyük avantaj, ozonun hızlı bozunması, yan ürün üretmemesi ve kısa sürede dezenfeksiyon etkisi oluşturmasıdır. Bu sayede kullanımı tehlike yaratmamakta, güvenle kullanılmaktadır. Korona deşarj sistemleri ile hava temizliği en etkin bir sekilde sağlanmaktadır.

https://akdeniztanitim.com/ozon-gazinin-ve-plazma-sistemlerinin-su-ic-ortam-hava-ve-yuzey-dezenfeksiyonunda-kullanimi-1

KORONA GÜNLERİNDE BİLİM

Çoğunlukla devlet desteği ile gerçekleşen “bilim”in gittikçe küresel ticaretin bir parçası haline gelmesinin yarattığı endişe, son yıllarda “açık bilim” akımını öne çıkarmaya başlamıştı bile (OECD, Open Science Report 2015) .  Açık Bilim, bilimsel sürece işbirliği ve dijital teknolojiler sayesinde bilgiye ucuz ve kolay erişimi ön plana çıkaran yeni bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmış, devletler çeşitli kanun veya yönetmeliklerle kurumlar ise çeşitli yaptırımlarla açık bilim politikasını desteklemeye başlamışlardı (Khao, 2019; Kwon, 2017).  Bu gelişmelere paralel olarak 2013 yılında yaşam bilimlerindeki yayınlanmamış sonuçların dijital olarak sunulduğu bioRxiv çevirimiçi arşivleme ve dağıtım platformu ortaya çıkmıştı (CSHL, https://www.biorxiv.org/about-biorxiv).  Ancak yine de açık bilim konusundaki çalışmalar istenilen ivmeye ulaşamamıştı: pek çok yayınevi hala hem makaleleri yayınlamak üzere yazarlardan ücret aldığı gibi, makalelere erişmek isteyen başka araştırmacılardan da abonelik veya başka isimler altında erişim ücreti talep etmekteydi.  Bu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde zaten zor olan bilimsel çalışmaların önünde ek bir bariyer olarak çıkmaktaydı.  Tabii bununla illegal yollardan savaşanlar da olmuyor değildi – 2011 yılında oluşturulan Sci-Hub platformu, neredeyse tüm makalelerin pdf dosyalarına erişim sağlayan bir veri tabanı olarak ortaya çıktı (Himmelstein ve ark, 2018).Ancak bilim dünyasının bir seferberlik içerisinde, ücretsiz erişim ile dünya çapı işbirliği ağları kurması, covid-19 salgını ile tetiklendi.  Tüm dünyada bilim insanları, normal şartlar altında yaptıkları araştırmalarını bırakarak koronavirüs SARS-CoV2 üzerine odaklandı, bilgileri bioRxiv veya benzer platformlar ve hatta dergiler üzerinden paylaştı, dergiler covid-19 ile ilgili yayınları ücretsiz olarak herkesin kullanımına açtı.  Elsevier de dahil pek çok yayınevi, kütüphane hatta üniversite, ellerindeki bilgileri ücretsiz olarak erişime açtı (Elsevier, Novel Coronavirus Information Center: https://www.elsevier.com/connect/coronavirus-information-center; The Lancet, COVID-19 Resource Center: https://www.thelancet.com/coronavirus; Cambridge University Press, Coronavirus Free Access Collection: https://www.cambridge.org/core/browse-subjects/medicine/coronavirus-free-access-collection; WHO COVID-19 resources and information: https://www.afro.who.int/news/who-coronavirus-disease-2019-covid-19-resources-and-information).  Bütün bunlar, dünyada daha önce eşi benzeri görülmemiş bir işbirliği ve “açık bilim” örneği oldu tüm bilim dünyasına: tüm bilim insanları koronavirüse dair edindikleri genom, protein yapısı, hücre etkileşimleri gibi tüm bilgileri açıkça insanlıkla paylaşarak çözüme ulaşmayı hızlandırmaya çalışmaktalar (Russell, 2020; Kupferschmidt, 2020; Xu, 2020).  Ayrıca “vatandaş bilimi” çerçevesinde FoldIt isimli bir oyun aracılığı ile evlerinde oturan herkes virüse karşı ilaç geliştirme çabasına destek verebilmekte (https://fold.it/).  MIT’den bir grup bilim insanı ise, ucuza üretilebilecek ve açık kod erişimli bir solunum cihazı projesi (E-Vent) başlattı (https://www.technologyreview.com/2020/03/25/950336/an-mit-team-hopes-to-publish-open-source-designs-for-a-low-cost-ventilator/); ayrıca Medtronic firması da geliştirdikleri düşük maliyetli ventilatör cihazının bilgilerini açık erişimle paylaştı (https://www.medtronic.com/us-en/e/open-files.html).  Ülkemizde de daha önce eşi görülmemiş şekilde araştırmacılar ve firmalar hızla bir araya gelerek ellerindeki tüm imkanları ülkemizin ihtiyaç duyduğu tanı kiti, ilaç ve aşı geliştirme çabaları için birleştirdi; online platformlarda hızla toplantılar organize edildi.  Tüm bu salgının bir iyi tarafı varsa o da bize, ortak bir düşmana karşı işbirliği yapmanın önemini ve daha da önemlisi böyle bir işbirliğini gerçekten yapabileceğimizi göstermiş olması.  Temennimiz, bu tür açık bilim çabalarının covid-19 sonrasında da devam edebilmesi...Bu kapsamda, sizlere BioExpo çerçevesinde düzenlenmekte olan Açık Laboratuvar (OpenLab Professional) etkinliğini de hatırlatmak isterim; kayıtlar devam etmektedir, unutmayınız ! Prof. Dr. Işıl KurnazGebze Teknik Üniversitesi, Biyoteknoloji Enstitüsü MüdürüRussell S (2020).  Coronavirus outbreak puts “open sccience” under a microscope.  Fred Hutch, Hutch News Stories (https://www.fredhutch.org/en/news/center-news/2020/02/covid19-open-science.html).Himmelstein DS, Rodriguez Romero A, Levernier JG, Munro TA, McLaughlin SR, Tzovaras BG, Greene CS (2018). Sci-Hub provides access to nearly all scholarly articles.  eLife 7: e32822Khao S (2019). Opinion: boycotting Elsevier is not enough.  The Scientist, Oct 22 (https://www.the-scientist.com/news-opinion/opinion--boycotting-elsevier-is-not-enough-66617)Kupferschmidt K (2020).  ‘A completely new culture of doing research’.  Coronavirus outbreak changes how scientists communicate.  Science, Feb 26 (https://www.sciencemag.org/news/2020/02/completely-new-culture-doing-research-coronavirus-outbreak-changes-how-scientists#)Kwon D (2017).  Major German Universities Cancel Elsevier Contracts.  The Scientist, Jul 17 (https://www.the-scientist.com/news-analysis/major-german-universities-cancel-elsevier-contracts-31208)OECD (2015-10-15).  Making Open Science a Reality, OECD Science, Technology and Industry Policy Papers, No 25, OECD Publishing, Paris (http://dx.doi.org/10.1787/5jrs2f963zs1-en) Xu X (2020).  Hunt for coronavirus cure is making science more open.  University World News, 21 March (https://www.universityworldnews.com/post.php?story=20200318080659671)20/04/2020

https://akdeniztanitim.com/korona-gunlerinde-bilim

COVID-19 SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN BİZE NELERİ ÖĞRETMELİ VE HATIRLATMALI?

 Covid-19 gelişmelerini araştırırken, 1918 yılındaki İspanyol Gribi haberlerine baktım. İspanyol Gribi pandemisi bir seneden az zamanda tahmini 40 ila 100 milyon civarında insanı öldürmüştü. Bu sayı Birinci Dünya Savaşında ölen insan sayısını aşmaktadır. Bir başka özelliği de ölenlerin çoğunlukla sağlıklı genç erişkinler olmasıdır. Pandemi, Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkilemiş olup, 1918’in Eylül ile Kasım ayları arasında zirve noktasına ulaşmıştır. Dünya genelinde toplantılar yasaklanmış, okullar tatil edilmiş, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulmuş, ulaşım araçları dezenfekte edilmiş ve el sıkışmak bile suç sayılmıştır. Eğer İspanyol Gribi pandemisi bize bir şey öğretmiş olsaydı, birçok ülke daha ilk vakalar göründüğünde gerekli tedbirleri almakta gecikmemiş olurdu (sınırlarını kapatmak, sosyal mesafeyi korumak, maske kullanılması vb.). Bu önlemler zamanında alınmış olsaydı, hastanelerin kapasitesi yetersiz gelmez ve ölüm sayıları bu kadar artmazdı. Kuzey İtalya’da korona virüsün hızla yayılması sonucu, hastanelerin 3 haftadan az bir sürede alarm verdiği görüldü. Tıbbi malzeme ve sağlık çalışanı sayısının ne kadar yetersiz olduğu anlaşıldı. Doktorlar çok ağır durumda olan ya da yaşları yüksek hastaları geri çevirmek gibi çok kritik kararları almak zorunda kaldılar. Acil olmayan ameliyatlar iptal olurken, solunum cihazlarına erişim sınırlı hale gelince, paylaşım önceliği gibi konular tartışılmaya başlandı. Her ülkede sağlık çalışanı, yatak ve ekipmanı yeterliliği konusunda ciddi tedirginlikler oluştu. Maske konusunda bile, birçok ülkenin ne kadar yetersiz olduğu görüldü. Çin'den 2 milyardan fazla maske sipariş eden Fransa'nın, İsveçli bir şirkete ait olan ve Fransa üzerinden transit olarak İtalya ve İspanya’ya gönderilen 4 milyon maskeye el koyduğu yazıldı. Öte yandan İtalya'ya giden koruma kıyafetlerine Çekya el koyarken, Almanya da sipariş verdiği maskelerin Çin Havaalanı’nda bir anda kaybolduğunu açıklandı.Sağlık Bakanımız geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yerli solunum cihazı üretimine başlayacağını müjdeledi. Bu arada farklı sektör iş birlikleri ile seyyar hasta izolasyon odası ve test için numune alma kabinleri prototip çalışması ve uygulamaları hayata geçmeye başladı. Yerli solunum cihazı gibi diğer ithal edilen medikal cihaz ve ekipman üretimi için neden bu kadar bekledik ve kendimiz üretip ihracat bile yapabileceğimiz halde sürekli ithal ettik? Yerli üretimin önemini anlamamız için korona virüsü ile karşılaşmamız mı gerekirdi? Ülkelerin kendi yerli teknolojilerini geliştirmesinin ne kadar önemli olduğunun umarım artık hepimiz anlamışızdır. Bu pandeminin en ironik olaylarından biri de Avrupa Birliği üyelerinin birbirine yardım edememesi ama Küba’nın Avrupa ülkelerine yardım etmesi oldu. Küba sağlık sektörünün, ülkedeki tüm olumsuz koşullara ve yıllardan beri uygulanan ambargolara rağmen ulaştığı başarılı nokta herkese örnek olmalıdır.Bir pandemi başladığında, şüphesiz ilk beklenen, hastalığın ilaç ve aşısıdır. Bu sebeple ülkemizin aşı tarihçesine kısaca bir baktım. Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamış. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta, İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” diyerek kastettiği varilasyon metodunu hayretle bildirmiştir. Bu mektup Osmanlı İmparatorluğu Döneminde aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir. Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak Pasteur ’ün çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’e Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın yollanır, aynı zamanda Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den 3 kişinin de yanında asistan olarak yetiştirilmesi istenir, gönderilen 3 kişilik bu ekip, çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile geri döner. 1887’nin ocak ayında Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.1892 yılında bakteriyolojihane daha sonra ilk çiçek aşısı üretim evi (Telkihhane) kurulmuş, 1892-1913 yılları arası, difteri, sığır vebası, kızıl serumları, tifo, kolera, dizanteri ve veba aşıları hazırlanmış ve uygulanmıştır. 1928 yılında kaydedilen en önemli gelişmelerden biri, 1267 sayılı yasa ile Ankara'da Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nün kurulması ve bakteriyolojihane ile, kimyahanenin bu çatı altında birleştirilmeleridir. Ülkemizde ilk verem aşısı 1927 yılında üretilmiştir. 1934 yılında Telkihhane (Çiçek Aşısı Üretim Merkezi) ve İstanbul'daki Kuduz Enstitüsü de kapatılmış ve aşı-serum üretimi tek merkezde toplanmıştır. Bu dönem, aşı ve serum üretiminin kamusal bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı bir dönemdir. 1930-40'lar aşı serum üretiminin hızla arttığı yıllardır. Milyonlarca doz toksoid difteri ve tetanoz aşıları, Semple tipi kuduz aşısı, çiçek aşısı, kuduz serumu, pnömokok aşısı üretilmekte, dünyadaki gelişmeler yakından izlenmekte ve yerli yabancı ilaç kontrolleri yapılmaktadır. 1940'lı yıllarda tifo, Cox tipi tifüs, tifo-tifüs karma, tifo-difteri karma, intradermal BCG, veba-kolera karma, veba-kolera-tifüs karma, difteri-tetanoz karma, boğmaca-difteri karma, influenza tifo-difteri-tetanoz karma aşıları üretilmiştir. Aşı ve serum üretimiyle ilgili alt birimler Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası standartlara uygun oldukları yönünde belgelenmektedir, 1950 yılında Ulusal İnfluenza Merkezi ve BCG Laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından tescil edilmiştir. Bu yıllarda difteri-boğmaca-tetanoz aşısı üretilmiş ve kuduzla ilgili çalışmaları nedeniyle Dr. Zekai Muammer Tunçman'a Fransız hükümeti tarafından 1959 yılında Légion d'honneur nişanı verilmiştir. 1965'te kuru çiçek aşısı üretilmiş ve ülkemiz, 1960-70'li yıllarda kendine yetecek düzeyde bakteri aşılarını üretir duruma gelmiştir. 1968 yılında Serum Çiftliği kurulmuştur. Burada; tetanoz, gazlı gangren ve difteri antitoksik, kuduz antiviral, şarbon antibakteriyel, akrep antivenom serumları üretilmiştir. Hastalıkların ortadan kalkması nedeniyle 1971 yılında tifüs ve 1980 yılında çiçek aşılarının üretimine son verilmiştir. Kasım 2011 de Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezi kapatılmıştır. Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü görev ve yetkileri yeni kurulan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Biyoteknolojideki gelişmelerin izlenmemesi, Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezine yatırım yapılmaması, işgal altındaki İstanbul'da dahi aşı ihraç eden bir ülkeyi, aşı ithal eden bir noktaya geriletmiştir. Aşı gereksinimini karşılamak için Sağlık Bakanlığı her yıl yaklaşık olarak 18 milyon dolar dış ülkelere ödeme yapmaktadır. Türkiye'de uygulanmakta olan tüm bakteri ve virus aşılarının üretilebileceği bir Yeni Aşı Üretim Tesisleri Kurulması Projesi’nin maliyeti ise bir defaya mahsus olmak üzere 40 milyon dolar olarak hesaplanmıştır (Özcengiz, 2002).Şunu da hatırlatmak isterim, veteriner aşılar uzun yıllardan beri ülkemizde üretilmektedir. İlk olarak 1901 yılında Pendik Veteriner Bakteriyolojihanesi şimdiki adıyla “Pendik Veteriner Enstitüsü” sonra sırasıyla Ankara-Etlik, İzmir-Bornova, Samsun, Ankara Şap Enstitüsü, Adana, Konya ve Manisa Tavuk Aşıları Üretim Enstitüsü kurulmuştur. Özel sektörün veteriner aşı üretimi yapmaya başlaması ise 1990 yılında olmuştur. Veteriner aşıların aksine, beşeri aşılarda ise uluslararası aşı üreticileri ile rekabet edemeyen özel sektör üretim için yatırımlara henüz başlamıştır.İster pandemi, ister ekonomik kriz, ister ambargo, nedeni ne olursa olsun ilaç, aşı ve gıdaya ithalat yoluyla erişemediğimizde ne olacak? Bu devirde unutmayalım ki, yukarda bahsi geçen nedenler, ülkelerin karşı karşıya kalacakları en hayati risklerdir. Şüphesiz dileğimiz Covid-19 pandemisinin en kısa sürede ve en az hasarla atlatılmasıdır. Ancak bu pandemi, ülkelerin yerli teknolojileri ile aşı, ilaç hammaddesi ve tarım/hayvancılık ürünleri üretmesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözler önüne sermiştir.Ecz. E. Dilek Sunar20/04/2020

https://akdeniztanitim.com/covid-19-saglik-sektoru-icin-bize-neleri-ogretmeli-ve-hatirlatmali

VİRÜSLERİ VE EVRİMLERİNİ ANLAMAK

Çalışma: [BAA- Biyolojik Hareket ve Evrim Bilim Alanı – Eda Şamiloğlu]COVID-19 salgını, yarattığı kuvvetli tehdit nedeniyle tüm dünyada ve ülkemizde başlıca gündem halinde. Bu durum virüsleri ve evrimini biraz daha detaylı tanımamıza olanak sağlamaktadır.COVİD-19 salgını tüm dünyada ve ülkemizde en çok konuşulan konular arasında. Etkileri halk sağlığı açısından oldukça büyük ve yıkıcı olan bu salgının sebebi SARS-CoV-2, yani yeni korona virüstür. Bu virüsün, daha önce başka salgınlara da sebep olmuş korona virüs ailesinden olan SARS virüsünden evrildiği düşünülüyor.İncelemenin orijinal metni için >> Bilim ve Aydınlanma Akademisi

https://akdeniztanitim.com/virusleri-ve-evrimlerini-anlamak

OZON GAZININ ve PLAZMA SİSTEMLERİNİN SU, İÇ ORTAM HAVA ve YÜZEY DEZENFEKSİYONUNDA KULLANIMI

  Günümüzde ozon gazı, iç ortam havasının kalitesini arttırmakta kullanılmakta ve insan sağlığını korumaktadır. ABD Gıda ve İlaç Kurumu’nun (Food and Drug Administration, FDA), ozonun su ve gıdalarda kullanımının güvenli olduğunu bildirmesinin ardından, dezenfektan özelliğiyle ozon gazının diğer endüstri alanlarında da kullanımı artmıştır. Korona nın hayatımıza getirdiği en önemli katkılar artık eskiden dikkat etmediğimiz fakat korona ile önem kazanmış olan temizlik ve hijyen kurallarıdır.  Oteller insanların para karsılıgı eğlenmek yada ticari amaçlı sehayatlerininde konaklama eğlenme ve yemek hizmeti aldıkları toplu yaşam alanlarındandır.  Toplu yaşam alanları olması sebebi ile hijyen konusu oldukça fazla önem arzetmektedir ve hijyen artık otellerde 6. Yıldız olarak öne çıkacaktır.  Otellerde odalar havalandırmalar, içme suları ve atıksular havuzlar toplantı salonları spalar spor salonları kafeler restaurantlar barlar lobiler bir bütün olarak hijyene dikkat edilmesi gereken yerlerdir.  Hijyende kullanılabilecek metotlar UV, kimyasal metotlar, filtrelemeler, ozon ve plazma metotlarıdır.  Bunlardan ozon ve plazma sistemleri diğerlerine göre artısı olan sistemlerdir ve en güçlü dezenfaktantlardandır. En popüler dezenfektan klor ile karşılaştırıldığında dezenfeksiyonda 50 kat daha etkilidir ve etkisinin etkileri 3.000 kat daha hızlı görülebilir.Ozon gazının yaygın olarak kullanılması, diğer dezenfektanlara göre daha güçlü bir etkiye sahip olması ve çözündükten sonra geriye kalıntı bırakmamasından kaynaklanmaktadır. Ozon gazı, yüksek okside edici özelliği ile organik ve inorganik yapılarla tepkimeye girmektedir. İçme sularının dezenfeksiyonu ve istenmeyen tat, koku, rengin giderilmesinde, havanın dezenfeksiyonunda ozonun yüksek oksidasyon gücü rol oynamaktadır. Ozon, mikroorganizmaların hücre duvarını parçalamaktadır. Böylece hastalık yapıcı mikroorganizmalar inaktive edilmektedir. Organik bileşenlerle de girdiği oksidasyon reaksiyonları sonucunda, daha küçük karbonlu bileşenler oluşmaktadır.Hava kalitesi insan sağlığı üzerinde oldukça etkilidir. Bir insanın günde ortalama 13.000–16.000 litre hava soluduğu bildirilmiştir. Bu noktada ozon jeneratörleri, solunan havada süspanse olmuş parçacıkların etkin şekilde temizlenmesini sağlamaktadır. Ozon gazının üretimi için korona deşarj ozon jeneratörleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Korona deşarj ile ozon üretim mekanizması, oksijence zengin gazın elektriksel alandan geçirilmesine dayanmaktadır. Yoğun enerji, bazı oksijen moleküllerinin parçalanmasını, oluşan oksijen atomlarının diğer oksijen molekülleriyle birleşerek üç oksijen atomlu ozon molekülünü oluşturmasını sağlamaktadır. Ozon kullanımındaki en büyük avantaj, ozonun hızlı bozunması, yan ürün üretmemesi ve kısa sürede dezenfeksiyon etkisi oluşturmasıdır. Bu sayede kullanımı tehlike yaratmamakta, güvenle kullanılmaktadır. Korona deşarj sistemleri ile hava temizliği en etkin bir sekilde sağlanmaktadır.Burcu Ataman, Lutfi OksuzPlazma Uygulama Enerji Üretimi Ltd ŞtiSüleyman Demirel Universitesi Teknopark Ispartawww.plazmatek.com  

https://akdeniztanitim.com/ozon-gazinin-ve-plazma-sistemlerinin-su-ic-ortam-hava-ve-yuzey-dezenfeksiyonunda-kullanimi

Turizm Endüstrisi Akreditasyon Kuruluşlarına “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” Denetlemesi İçin Yılda 60 Milyon TL Ödeme Yapacak

  Sağlıklı Turizm Sertifikasyon programı, "Yolcu sağlığı ve güvenliği", "Çalışan sağlığı ve güvenliği", "Tesislerde alınan önlemler" ve "Ulaşım araçlarında alınan önlemler" olmak üzere 4 ana başlıkta toplanıyor. 160 kriterin yer aldığı 'Sağlıklı Turizm Sertifikası' alınmasının zorunluluk değil gönüllülük esasına bağlı ve müşteri güvenliği ön plana alınmaktadır.“Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanlıklarının katkıları ve Birliğimizin de dahil olduğu tüm sektör paydaşların iş birliğiyle hazırlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda havalimanı işletmeciliği, yerli hava yolları, karayolları ve turizm tesisleri için ayrı ayrı oluşturulan pandemi protokolleri ve sertifikasyon süreçlerini 04 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla tamamladı.Koronavirüs salgınına yönelik alınacak önlemler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programına 11 günde 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yapıldı.Sertifikasyona bakanlık belgeli 4105 belgeli tesisten 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yaptı.Sertifikasyon için en yüksek başvuru 483 otel ile Akdeniz Bölgesi’nden gelirken bunu 466 otelle Marmara takip etti. Üçüncü sırada ise 257 otelle Ege yer aldı.İç Anadolu Bölgesi’nden 94, Karadeniz’den 59, Güneydoğu Anadolu’dan 29, Doğu Anadolu’dan ise 10 otel sertifikaya başvuru yaptı.
Sertifikayı verecek olan firmalar tesislere aylık düzenli kontrol ve denetimler yaparak standartların korunmasını sağlayacak. Otellerin sertifika için ödeyeceği ücret ise, yatak sayısına bağlı olarak aylık 400 ila 2 bin 600 TL arasında değişiyor. Yeme – içme tesislerinde de bu ücret metrekaresine göre 400 ila 1.250 TL arasında bulunuyor.11 firma sertifika veriyor.Sertifika veren firmaların listesi şöyle: BV Inspektorate, Control Union, DQS Denetim ve Belgelendirme, Isa Denetim Belgelendirme ve Eğitim, Llyod’s Register Gözetim, RoyalCert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri, SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri, Türk Standardları Enstitüsü Sistem Belgelendirme Grup Başkanlığı, TÜV Rheinland, TÜV SÜD Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. TÜV Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş.Sertifika Kriterleri : http://www.turob.com/Files/dosyalar/pdf/2068EKA.pdfSertifikalı Konaklama Tesisleri : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=1Sertifikalı Restoran / Kafe : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=2

https://akdeniztanitim.com/turizm-endustrisi-akreditasyon-kuruluslarina-saglikli-turizmsertifikasyon-denetlemesi-icin-yilda-60-milyon-tl-odeme-yapacak

 
3WTURK CMS v6.03WTURK CMS v6.0